DÜNYA

Bestelenip Şarkıya Dönüşen Nazım Hikmet Şiirleri

Türk şiirinin usta adı Nazım Hikmet tarafınca kaleme alınan sayısız şiir, şüphesiz dilimizin en kıymetli eserlerinden bazılarını oluşturur. Bu şiirler bir de usta müzisyenlerin notalarıyla buluştukları vakit boşlukta ahenkle dans eden unutulmaz tınılara dönüşürler. İşte Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen en iyi şarkılardan bazıları.

Tarihimiz süresince Türkçemizi ustaca kullanarak eserler yazmış sayısız edebiyatçımız var. Mevzu şiir olunca, Nazım Hikmet adı Türk şiirinin tartışılmaz ustalarından biridir. Maalesef kendisi Kurtuluş Savaşı dahil ülkenin en fena zamanlarını yaşamış, yaşamının büyük bir bölümünü hapiste geçirmiş, geri kalanını ise memleketin uzakta tamamlayarak özlem içinde bu dünyadan göçüp gitmiştir.

Pek oldukça değişik türde yaratı verse de Nazım Hikmet daima kendini ozan olarak tanıtmış ve Türkçeyi ustaca kullandığı sayısız şiiri bizlere armağan etmiştir. Usta şairin kaleminden çıkan şiirler, seneler içinde pek oldukça usta müzisyenin notalarıyla buluşmuş ve ortaya zamansız şarkılar çıkmıştır. Gelin Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen bazı şarkılara yakından bakalım ve bir kez daha bu şekilde bir insan öz lügatımızda şiir yazdığı için ne kadar talihli olduğumuzu hatırlayalım.

  • Bazı şiirler besteye uygun olarak düzenlenmiş olduğu için şarkı ile farklılık izah edebilir. 

nazım hikmet

Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenen bazı şarkılar:

  • Seni Düşünmek Güzel Şey / Ezginin Günlüğü
  • Sen / Yeni Türkü
  • Karlı Kayın Ormanında / Zülfü Livaneli
  • Ceviz Ağacı / Cem Karaca
  • Bor Oteli / Hüsnü Arkan
  • Geberiyorum / Athena
  • Hoş Geldin Kadınım / İlhan İrem
  • Aynı Daldaydık / Ahmet Kaya
  • Seviyorum Seni / Onur Akın
  • Fazlaca Yorgunum / Cem Karaca
  • Güzel Günler Göreceğiz / Edip Akbayram
  • Saat Dört Yoksun / Zülfü Livaneli
  • Hepimiz Benzeri biçimindesin / Cem Karaca
  • Bu Memleket Bizim / Suavi

Ümidin yetmediği o anlamış olur: Seni Düşünmek Güzel Şey / Ezginin Günlüğü

Seni düşünmek güzel şey,

ümitli şey,

dünyanın en güzel sesinden

en güzel şarkıyı dinlemek benzer biçimde birşey…

Fakat artık umut yetmiyor bana,

ben artık şarkı dinlemek değil,

müzikle uğraşmak isterim…

Her şeyim ve daha fazlası: Sen / Yeni Türkü

Sen esirliğim ve hürriyetimsin,

Çıplak bir yaz gecesi benzer biçimde yanan etimsin,

Sen memleketimsin.

 

Sen ela gözlerinde yeşil hareler,

Sen büyük, güzel ve muzaffer

ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…

Hangisi daha uzak: Karlı Kayın Ormanında / Zülfü Livaneli

Karlı kayın ormanında

yürüyorum geceleyin.

Efkârlıyım, efkârlıyım,

elini ver, nerde elin?

 

Ayışığı renginde kar,

keçe çizmelerim ağır.

İçimde çalınan ıslık

beni nereye çağırır?

 

Memleket mi, yıldızlar mı,

gençliğim mi daha uzak?

Kayınların içinde

bir pencere, sarı, sıcak.

 

Ben ordan geçerken biri :

“Amca, dese, gir içeri.”

Girip yerden selâmlasam

hane içindekileri.

 

Eski takvim hesabıyle

bu sabah başladı bahar.

Geri geldi Memed’ime

yolladığım oyuncaklar.

 

Kurulmamış zembereği

küskün duruyor kamyonet,

yüzdüremedi leğende

beyaz kotrasını Memet.

 

Kar tertemiz, kar kabarık,

yürüyorum yumuşacık.

Dün gece on bir buçukta

ölmüş Berut, tanışırdık.

 

Bende boz bir halısı var

bir de kitabı, imzalı.

Elden ele geçer kitap,

daha yüz yıl yaşar halı.

 

Yedi tepeli şehrimde

bıraktım gonca gülümü.

Ne ölümden korkmak ayıp,

ne de düşünmek ölümü.

 

En acaip gücümüzdür,

kahramanlıktır yaşamak :

Öleceğimizi bilip

öleceğimizi mutlak.

 

Memleket mi, daha uzak,

gençliğim mi, yıldızlar mı?

Bayramoğlu, Bayramoğlu,

ölümden öte köy var mı?

 

Geceleyin, karlı kayın

ormanında yürüyorum.

Karanlıkta etrafımı

gündüz benzer biçimde görüyorum.

 

Şimdi şurdan saptım mıydı,

şose, tirenyolu, ova.

Yirmi beş kilometreden

pırıl pırıldır Moskova…

Kimse duymasın: Ceviz Ağacı / Cem Karaca

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,

budak budak, şerham şerham yaşlanmış bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis bilincinde.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.

Yapraklarım suda balık benzer biçimde kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil benzer biçimde tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.

Yüz bin yürek benzer biçimde çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis bilincinde.

Gurbet elde bir gece: Bor Oteli / Hüsnü Arkan

Şu Varna’da uyumanın yolu yok geceleri,

uyumanın yolu yok

yıldızların bolluğundan,

yakınlığından parlaklığından,

kumlukta hışırtısından ölü dalgaların,

sedefleriyle,

çakıllarıyla,

tuzlu yosunların hışırtısı;

denizde bir yürek benzer biçimde atan motor sesinden,

İstanbul’dan çıkıp

                          Boğaz’ı geçip

                          odamı dolduran anıların yüzünden

kimisinin gözü yeşil,

kimisinin bilekleri kelepçeli

kimisinin bir mendil var elinde,

lavanta çiçeği kokuyor mendil.

 

Şu Varna’da uyumanın yolu yok, gülüm

Şu Varna’da, Bor Oteli’nde.

Geçer de gitmez bazısı: Geberiyorum / Athena

Geçip gitmiş günler gelin

Rakı için sarhoş olun

Islıkla bir şeyler çalın

Geberiyorum kederden

 

İlerdeki güzel günler

Beni görmeyecek onlar

Bari slm yollasınlar

Geberiyorum kederden

 

Başladığım bugünkü gün

Yarıda kalabilirsin

Geceye varmadan veya

Fazlaca büyük olabilirsin

Ne aşk fakat: Hoş Geldin Kadınım / İlhan İrem

Hoşgeldin kadınım benim sefalar getirdin

yorulmuşsundur;

nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını

ne gül suyum ne gümüş leğenim var,

susamışsındır;

buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim

acıkmışsındır;

beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam

memleket benzer biçimde yoksuldur odam.

 

Hoşgeldin kadınım benim sefalar getirdin

ayağını basdın odama

kırk senelik beton, davet çimen şimdi

güldün,

güller açıldı penceremin demirlerinde

ağladın,

avuçlarıma döküldü inciler

gönlüm benzer biçimde varlıklı

özgürlük benzer biçimde aydınlık oldu odam…

 

Hoşgeldin kadınım benim sefalar getirdin.

Yüzyılın yalnızlığı: Aynı Daldaydık / Ahmet Kaya

Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,

belini sarmayalı,

gözünün içinde durmayalı,

aklının aydınlığına sorular sormayalı,

dokunmayalı sıcaklığına karnının.

 

Yüz senedir bekler beni

                    bir şehirde bir kadın.

 

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.

Aynı daldan düşüp ayrıldık.

Aramızda yüz senelik vakit,

                       yol yüz senelik.

 

Yüz senedir alacakaranlıkta

                   koşuyorum peşinden.

Bambaşka bir sevda: Seviyorum Seni / Onur Akın

Seviyorum seni

Ekmeği tuza banıp yer benzer biçimde

Geceleyin ateşler içinde uyanarak

Ağzımı dayayıp musluğa

Su içer benzer biçimde.

 

Ne vakit seni düşünsem

Bir ceylan su içmeye iner

Çayırları büyürken görürüm

 

Her akşam seninle

Yeşil bir zeytin tanesi

Bir parça mavi deniz alır beni.

 

Seni düşündükçe

Gül dikiyorum ellerimin değdiği yere

Atlara su veriyorum

Daha bir seviyorum dağları…

Ağır posta paketini

neyin nesi belirsiz

telaşlı, neşeli, kuşkulu açar benzer biçimde

Seviyorum seni

denizi ilk kere uçakla geçer benzer biçimde

İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık

içimde kımıldayan birşeyler benzer biçimde

Seviyorum seni

Yaşıyoruz oldukça şükür der benzer biçimde.

Seneler devam eden yollar: Fazlaca Yorgunum / Cem Karaca

Fazlaca yorgunum, beni bekleme kaptan.

Seyir defterini başkası yazsın.

Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.

Beni o limana çıkaramazsın…

Elbet bigün: Güzel Günler Göreceğiz / Edip Akbayram

Güzel günler göreceğiz çocuklar

Motorları maviliklere süreceğiz

Çocuklar emin olun emin olun çocuklar

Güzel günler göreceğiz güneşli günler

 

Hani şimdi bizlere

Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,

Yalnız cumaları,yalnız pazarları

 

Hani şimdi biz

Bir peri masalı dinler benzer biçimde seyrederiz

Işıklı caddelerde mağazaları,

Hani bunlar

77 kattan oluşan yekpare camdan mağazalardır.

 

Hani şimdi biz haykırırız

Yanıt:

Açılır kara kaplı kitap:Zindan

 

Kayış kapar kolumuzu

Kırılan kemik, kan

 

Hani şimdi bizim soframıza

Haftada bir et gelir

Ve

Çocuklarımız işten eve

Sapsarı iskelet gelir

 

Hani şimdi biz

İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar

Güneşli günler göreceğiz

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar

Işıklı maviliklere süreceğiz

Tik tak, tik tak, tik tak: Saat Dört Yoksun / Zülfü Livaneli

Saat dört, yoksun

Saat beş, yok.

Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve bir ihtimal kimbilir?

 

Kitap okurum

İçinde sen varsın

Şarkı dinlerim İçinde sen

Oturdum ekmeğimi yerim

Karşımda sen oturursun

Çalışırım, Karşımda sen

 

En güzel deniz,

Hemen hemen gidilmemiş olandır

En güzel çocuk

Hemen hemen büyümedi

En güzel günlerimiz

Hemen hemen yaşamadıklarımız

Ve sana söylemek istediğim

En güzel söz

Hemen hemen söylememiş olduğum sözdür

 

O şimdi ne yapıyor?

Şu anda şimdi, şimdi, şimdi

Evde mi, sokakta mı?

Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?

Kolunu kaldırmış olabilir, hey gülüm

Beyaz kalınca bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi

O şimdi ne yapıyor

Şu anda şimdi, şimdi, şimdi

Bir ihtimal dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor

Kim bilir yürüyordur, adımını atmak üzeredir

Her kara günümde onu bana

Tıpış tıpış getiren sevgili

Canımın içi ayaklar

Ve ne düşünüyor, beni mi?

Yoksa ne bileyim

Fasulyenin neden

Bir türlü pişmediğini mi?

Ya da insanların çoğunun neden bu şekilde

Bedbaht bulunduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor

Şu anda şimdi, şimdi

 

Saat dört, yoksun

Saat beş, yok.

Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve bir ihtimal kimbilir?

Eskisi benzer biçimde değil: Hepimiz Benzeri biçimindesin / Cem Karaca

GözIerim gözünde aşkı seçmiyor

OnIardan kaIbime sevda geçmiyor 

Ben yordum ruhumu birazcık da sen yor 

Bundan dolayı bence şimdi hepimiz benzeri biçimindesin 

 

YoIunu bekIerken daha dün gece 

Kaçıyorum bugün senden gizIice 

KaIbime baktım da işte iyice 

AnIadım ki sen de hepimiz benzeri biçimindesin 

 

Büsbütün unuttum seni inanırım 

Maziye karıştı şimdi yeminim 

KaIbimde senin için yok biIe kinim 

Bence sen de şimdi hepimiz benzeri biçimindesin

İnadına bağırmak için: Bu Memleket Bizim / Suavi

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı benzer biçimde uzanan

bu memleket, bizim.

 

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak,

bu cehennem, bu aden bizim.

 

Kapansın el kapıları, tekrar açılmasın,

yok edin insanoğlunun insana kulluğunu,

bu dâvet bizim….

 

Yaşamak bir ağaç benzer biçimde tek ve hür

ve bir orman benzer biçimde kardeşçesine,

bu özlem bizim…

Türkçenin en güzel şiirlerine imza atan Türk şairi Nazım Hikmet’in şiirlerinden bestelenmiş en güzel şarkılardan bazılarını listeledik ve bu şiirlere yer verdik. Elbet daha pek oldukça Nazım şarkısı var. Listemizde olmayan öteki Nazım Hikmet şiirlerinden bestelenmiş şarkıları yorumlarda paylaşabilirsiniz. 



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.