Bilime Bakılırsa İnsanlarda Değişik Ten Renkleri Iyi mi Ortaya Çıkt

Irkçılığın temellerini oluşturan insanların değişik ten renklerine haiz olması durumu uzun senelerdir bilim adamları tarafınca araştırılıyor. Pek oldukca düzmece bilimci bu duruma anlam ifade etmeyen nedenler sunuyorlar sadece kısa sürede meydana getirilen araştırmalar gösteriyor ki ten renklerinin evrimi, o ten rengine haiz olan insanların yaşamış olduğu coğrafyayla ve maruz kaldıkları güneş ışınlarıyla direkt bir ilişkiye haiz.

Ten renklerinin ortaya çıkışı tamamen evrimsel bir durum. Bu sebeple her an maruz kaldığımız güneş ışınları kısaca ultraviyole ışınlar hem ihtiyacımız olan bir vitamini veriyor hem de ihtiyacımız olan öteki bir vitamini yok ediyor. Netice olarak insan, hayatta kalmak için ten rengini yaşamış olduğu ortama en uygun hale getiriyor. Ten renklerinin ortaya çıkışına ve bilim nazaran ten renklerinin evrimine gelin daha yakından bakalım.

Her şey tüylerimizi kaybetmemizle başladı:

Şu şekilde birkaç milyon yıl öncesine gidelim ve Afrika savanlarında yaşayan tüylü atalarımızı düşünelim. Onların ten rengi belli değildi. Bu sebeple bedenleri tüylerle kaplıydı, tıpkı evrimsel kuzenlerimiz olarak görülen şempanzeler ve goriller şeklinde. Sadece bugün biliyoruz ki şempanze ve gorillerin kalınca siyah kıllarının altında bembeyaz bir ten var.

Tüylü atalarımız iki ayaklı birer canlıya dönüştüğü vakit ısı kontrolü kıllarla değil, ter bezleriyle sağlanmaya başladı. Ter bezlerinin artması ve kılların büyük oranda azalmasıyla beraber ortaya beyaz tende insanoğlu çıktı. Sadece bu durum yanında bir problem getirdi; o denli yoğun güneş ışığına maruz kalan insan ne hale gelecekti?

Hem folat kalsın, hem de D vitamini alalım; iyi de iyi mi?

Bugün biliyoruz ki güneş ışınları hem gövde hem de ruh sağlığımız için son aşama mühim. Sadece güneş ışınları ile maruz kaldığımız ultraviyole ışınlar bizlere zarar da veriyor. Ultraviyole ışınlar folik asit ya da folat olarak isimlendirilen bir vitamini yok ederken D vitamini olarak adlandırdığımız bir vitamini bizlere sağlıyor.

Folat, bilhassa hamile kadınlarda fetüs gelişimi için lüzumlu en mühim maddelerden bir tanesi. D vitamini de başta kuvvetli kemikler olmak suretiyle pek oldukca gelişim sürecinin bir numaralı aktörü. Hem folat kalsın hem de D vitamini alalım diyen insanlık, evrimsel süreçte koyu teni geliştirerek güneş ışınlarının negatif etkilerinden uzaklaşıp pozitif yönde etkilerini almaya başladı.

Değişik ten renklerinin ortaya çıkışı:

İnsan cildine koyu rengini veren melanin oranı arttıkça insanoğlu pigmentasyon geliştirdi ve oldukca daha koyu tende hale geldiler. Bu sebeple ekvator bölgesinin yakıcı güneşine dayanmanın tek yolu buydu. En geniş tanımıyla koyu ten, insanoğlu için bir güneş kremi vazifesi görmüş oldu ve güneş ışınlarının negatif etkilerini önledi.

Ekvator bölgesinde oldukça işlevsel olan koyu ten, insanoğlu göç etmeye başlayıp da dünyanın öteki noktalarına gittikleri vakit pek de işe yarar bir durum olmamaya başladı. Bu sebeple aslına bakarsanız yetersiz olan güneş ışığı bir de koyu tenle zorla izin verilmediği vakit D vitamini alımı neredeyse durma noktasına geldi.

D vitamini depolanan bir vitamin türü olmadığı için insanoğlu en küçük bir güneş ışığından bile yararlanabilmek amacıyla açık tende hale geldiler. Buna karşın Kanada ve Alaska yerlilerinin koyu tende olması şaşırtıcı gelebilir. Sadece bu aşamada devreye beslenme alışkanlıkları giriyor. Deniz ürünleri de D vitamini ihtiva eder. Bu yüzden deniz ürünleri tüketebilen insan gruplarının hala koyu bir ten rengine haiz olması anlaşılabilir bir durumdur. 

Ten renklerinin evrimi ile cilt kanserinin ilişkisi nedir?

Tüm canlıların temel amacı üremek kısaca hayatta kalmaktır. Bu yüzden evrimsel süreç, üremek ve hayatta kalmak için lüzumlu becerileri oluşturmayı amaçlar. Ten renklerinin hayatta kalma becerilerini arttırmak için evrimleştiği doğrudur sadece uzun seneler iddia edilmiş olduğu şeklinde cilt kanseri ile direkt bir bağlantısı yoktur.

Açık tende insanlarda cilt kanseri riskinin daha çok olduğu doğru sadece cilt kanseri, artık insanların üreme sürecini geçmiş olduğu ileri yaşlarda ortaya çıkar. Bu yüzden cilt kanserine karşı ten renklerinin evrim geçirdiği iddiası pek doğru değildir. Bu sebeple üreyen üredi aslına bakarsanız, iyi bir yaşlılık yaşamak için hiçbir canlı evrim geçirmez.

Ara renkler iyi mi ortaya çıktı?

Irkçılar insanları siyah ve beyaz olarak iki renk olarak görmek isteseler bile şu şekilde bir etrafımıza baktığımızda bile neredeyse her insanoğlunun benzersiz bir ten rengine haiz bulunduğunu görebiliriz. Bu durumun da sebebi gene kişinin yaşamış olduğu coğrafya ile ilgilidir.

Güneş ışınları her yere değişik vurur. Bu yüzden ten renklerinin evrimi de buna nazaran şekillenmiştir. Ekvator bölgesinde yaşayan insanoğlu en koyu ten rengine haiz olurken bu bölgeden uzaklaştıkça insanların ten rengi adım adım açılmıştır. 

Ten renklerinin evrimi devam ediyor mu?

Ten renklerinin evriminin bugün hala devam ettiğini söyleyemeyiz. Bu sebeple artık rahatız. Güneşe direkt olarak maruz kalmayacak yapılar inşa ederiz, kuvvetli güneş kremleri süreriz, hususi giysiler giyeriz kısaca bir halde güneşin negatif etkilerinden kaçınabiliriz.

Sahil kesimlerinde yaşayan insanların hayata bembeyaz başlayıp da zaman içinde daha koyu bir tene haiz olduklarına tanık olabilirsiniz. Sadece bu durum genlerine işlemez, yalnızca dış bir faktördür. Koyu bronz teniyle tanıdığımız Fedon, bir ihtimal birkaç yıl Karadeniz’de yaşasa bembeyaz bir insana dönüşebilir.

Niçin değişik ten renklerine sahibiz, ten renklerinin evrimi iyi mi meydana geldi şeklinde dört gözle beklenen soruları yanıtladık ve mevzu hakkında bilmenizde fayda olan detaylardan bahsettik. Şunun şurasında tamamımız hayatta kalmaya çalışıyoruz, insanları ten renklerine nazaran ayırmanın ne anlamı var?