Yaşamın Temeli DNA ve RNA’ya Değil, XNA’ya Dayanıyor

Japonya Nagoya Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren bir grup bilim insanı, yaşamın iyi mi oluştuğuna dair fazlaca çarpıcı bir araştırma gerçekleştirmiş oldu. Hiroyuki Asanuma isminde bir bilim insanının liderliğinde gerçekleştiren bu araştırma, yaşamın kökeninin DNA ve RNA’lardan da öncesine karşı koyabiliyor olacağı sonucuna ulaştılar. Üstelik bilim adamları, bu tezi fazlaca kuvvetli delillerle destekliyorlar.

Yaptıkları emek harcamayı Nature Communications isminde bir bilim dergisinde yayımlayan Japon bilim adamları, yaşamın en temeli olarak malum RNA’lardan öncesinde de bir temel bulunduğunu savunuyorlar. Bu temeli “XNA” kısaca “kseno nükleik asit” olarak isimlendiren bilim adamları, RNA öncesi döneminde yaşamın varlığını elde eden şeyin de tam olarak bu bulunduğunu ileri sürüyorlar. Peki biyoloji kitaplarının baştan yazılmasını yol açabilecek XNA, tam olarak ne anlam ifade ediyor?

XNA’lar, RNA’dan bile rahat şeklinde görünüyor olsa da aslen fazlaca mühim işlevselliklere sahipler

Yaptıkları araştırma ile ilgili açıklamalarda bulunan Keiji Murayama isminde bilim insanı, XNA’ların da tıpkı RNA ve DNA’lar şeklinde nükleotid zincirlerinden oluştuğunu ifade ediyor. Sadece bu zinciri oluşturan omurganın DNA ve RNA’ya kıyasla daha değişik bir yapısının bulunduğunu söyleyen Murayama, bu en temel moleküllerin genetik kodlara da haiz bulunduğunu belirtiyor. İnsan vücudunun XNA’yı parçalayamadığını korumak için çaba sarfeden bilim insanına gore XNA’nın haiz olduğu enzimsiz kopyalanabilme hususi durumunun de bugünkü yaşamın oluşmasını sağladığını beyan ediyor.

XNA’nın enzime gerek duymadan kopyalanabiliyor oluşu, araştırmanın en tehlikeli sonuç noktasını oluşturuyor. Zira araştırmacılar, bu nükleotid zincirlerini hiçbir enzim kullanmadan çoğaltmayı başardılar. İşin daha da garip yanı, zincirdeki bölümlerden bazıları, çoğalma esnasında da tıpkı enzim şeklinde hareket ediyordu. İşte bu bulgular, RNA öncesi yaşamı XNA’ların oluşturmuş olabileceğini gözler önüne seriyor. Bilim adamları, eğer bu araştırmayla ilgili çalışmalarını güçlendirip yeni bilgiler edinebilirlerse, biyoteknoloji ve moleküler tıp şeklinde alanlarla görülmemiş gelişmeler yaşanabilir.

RNA öncesi “Genç Dünya”, XNA’ların sentezlenmesine olanak veriyor muydu?

Bugünkü yaşamın temelini oluşturan inanışları değiştirebilmek için, elinizde fazlaca kuvvetli delillerin olması gerekiyor. Hal bu şekilde olunca da Japon bilim adamları, RNA’nın bile bulunmadığı dönemlerde mevcut koşulların kendiliğinden XNA sentezine olanak tanıyıp tanımadığını idrak etmek istediler. Araştırmacılar, garip bir halde bu sentezi yapmayı da başardılar. Peki bu bireşim iyi mi gerçekleştirildi?

Bilim adamları, RNA’lardan bile var olduğuna inandıkları spesifik bir XNA olan L-treoninol isminde nükleik asidi, “Genç Dünya” koşullarında var olduğu tahmin edilen manganez iyonu ve N-siyanomidazol bileşiği ile bir araya getirdiler. Hususi bir kapta meydana gelen bu gözlem sonucunda, gerçek L-treoninol (L-aTNA) ile şablon olarak kullanılan daha uzun bir L-treoninol dizisi, kendi kendine fosfodiester bağları oluşturarak bağlandı. Uzmanlar, bunu bir ilk olarak nitelendiriyorlar. Sadece sürprizler bunlarla da sınırı olan değil.

L-aTNA, DNA ve RNA şablonlarıyla da bağlanabiliyor

Nagoya Üniversitesi’ndeki bilim adamları, XNA ile RNA ve DNA içinde da bir bağlantı kurulup kurulamayacağını araştırdılar. Yaptıkları çalışmalarla L-aTNA’yı DNA ve RNA şablonlarıyla birleştirebileceklerini gösteren bilim adamları, böylelikle XNA’da yer edinen genetik kodların RNA ve DNA’ya aktarılabileceğini de ispatlamış oldular. 

Buraya kadar anlattıklarımız fazlasıyla coşku verici olsa da bilim adamları, işlerini acil etmeden sürdürmeye devam ediyorlar. Bilhassa de L-aTNA’nın Genç Dünya (ya da Erken Dünya) döneminde sentezinin iyi mi gerçekleşmiş olabileceği üstünde yoğunlaşan uzmanlar, ellerindeki verileri birazcık daha güçlendireceklerine inanıyorlar. Eğer böylesi bir durum gerçek olur ve fazlaca daha mühim deliller elde edilirse, bugüne dek öğrendiğimiz biyoloji bilgisinin fazlaca daha fazlasını öğrenmek durumunda kalabiliriz.