DÜNYA

İnsan Vücudu Hakkında Yanlış Malum 10 Informasyon

Vücutlarımızla ilgili ortalıkta dolaşan efsaneler o denli köklü ki bazıları deneylerle çürütülmüş olsa bile hâlâ bunlara inananlar olabiliyor. Örneğin “İnsanlar beyinlerinin yalnız yüzde 10’unu kullanabilir.” ifadesini kesinlikle duymuşsunuzdur. Peki doğru olmadığını biliyor muydunuz? Gelin insan vücuduyla ilgili yanlış malum 10 bilgiye göz atalım.

İnsanlık olarak data paylaşma meylimiz bazen yanlış data paylaşmaya ve dezenformasyona sebep olabiliyor ne yazık ki. İnsan vücudu da bu durumdan nasibini alıyor elbet. Eğer alkolün vücudun ısınmasını sağladığına inanıyorsanız ya da yeni doğan bebeklerin acı hissedemediğini düşünüyorsanız siz de minimum birkaç kez insan vücudu hakkında yanlış malum bilgilerle karşılaşmışsınız anlamına gelir. Bu yanlış bilgilerin en azından bir kısmını eleyebilmek adına bu haberimizde insan vücudu hakkında yanlış malum bilgilerin en yaygın olanlarına odaklanacağız.

İnsan vücudu ile alakalı 10 yanlış kanı:

  • Her insanın parmak izi farklıdır
  • Dil yuvarlama genetiktir
  • Beş duyumuz vardır
  • Saç ve tırnaklar öldükten sonrasında uzamaya devam eder
  • Uyurgezerleri uyandırmak fazlaca tehlikelidir
  • Sakız yutunca sindirmek yedi yıl sürüyor
  • Beynimizin yalnız yüzde 10’unu kullanabiliyoruz
  • Parmak kıtlatmak kireçlenmeye sebep olur
  • Tıraşı olursanız kıllar daha siyah ve gür çıkar
  • En fazlaca ısıyı başımızdan kaybederiz

Her insanın parmak izi farklıdır

parmak izi

Biliyorsunuz ki parmak izi adli soruşturmalarda büyük rol oynuyor. Her şey İskoçyalı bilimci Henry Faulds’un 1888 senesinde her insanoğlunun parmak izinin değişik olduğuna dair yazdığı bir makaleyle başladı. Sadece bunu kanıtlamanın bir yolu yok. Şu sebeple dünyadan gelmiş geçmiş ya da halihazırda yaşayan her insanın parmak izini denetim etmenin olanağı yok. Parmak izi analizinin asla şaşmaz bulunduğunu düşünmek ciddi sonuçlar doğurabilir. Örneğin 2005 senesinde bir üniversitede çalışan suçbilimci Simon Cole, Amerikan hukuk sistemi tarihinde meydana getirilen 22 parmak izi hatasını detaylandırdığı bir yazı yayımlamıştı. Cole, masum insanların işlemedikleri suçlarla yargılandığı vakaları gözler önüne sermişti.

Dil yuvarlama genetiktir

dil yuvarlama

Genetisyen Alfred Sturtevant 1940 senesinde yayımladığı bir makalede dil yuvarlayabilmenin genetiğe bağlı bulunduğunu yazmıştı. Makaleye gore eğer ebeveyn dil yuvarlayabiliyorsa dil yuvarlayabilen evlatları olma ihtimali yüksek oluyordu. Sadece bundan 12 yıl sonrasında genetisyen Philip Matlock yapmış olduğu çalışmayla bu fikri çürüttü. 33 tek yumurta ikiziyle yapmış olduğu çalışmada dil yuvarlama kabiliyetini belirleyen şeyin genetik olmadığını ortaya koydu.

Sadece ne hikmetse bu düşünce hâlâ kabul görüyor. Bu doğru sanılan yanlış data fazlaca mühim şeklinde görünmese de gereksiz bir kaygıya sebep olabiliyor. Örneğin bazı bilimciler, anne/babası dil yuvarlayabilen fakat kendisi yapamayan çocuklardan “acaba evlatlık mıyım?” endişesi taşıyan e-postalar aldıklarını söylüyor.

Beş duyumuz vardır

duyu

Genel anlamda okullarda beş duyumuz olduğu öğretilir: görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama. Bu fikir M.Ö 350 yılı civarında Yunan felsefeci Aristo tarafınca yazılan bir eserde belirtilmiş. Sadece bugün biliyoruz ki insanların beşten fazla duyusu var. Bilim adamları tam sayı veremese de 22 ila 33 içinde duyumuz bulunduğunu söylüyorlar. Örneğin denge duyusu, ısı duyusu, acı duyusu ya da hareket duyusu bunlardan yalnız birkaçı.

İlk bakışta bu duyular fazlaca mühim şeklinde gelmeyebilir fakat örnek olarak susama duyusu vücudumuzu ihtiyaç duyulan hidrasyon seviyesinde tutmayı sağlıyor. Bu duyusu olmayan kişiler, adipsi denen ender bir hastalığa haiz oluyor. Bu kişiler susadıklarını duyumsayamadıkları için ciddi şekilde susuz kalabiliyor ve hayatta ölebiliyor.

Saç ve tırnaklar öldükten sonrasında uzamaya devam eder

tırnak

Evet insan vücudu ölümden sonrasında acayip şeyler yapabiliyor sadece bu garip şeyler içinde tırnakların ya da saçların uzaması yok. Saç ve tırnakların uzaması için vücudun yeni hücreler üretmesi gerekiyor. Sadece öldükten sonrasında bu mümkün olmuyor. İnsan vücudu hakkında malum bu yanlış inanış, yazar Erich Remarque’ın 1929 senesinde yazdığı romanında bile geçiyor. Aslen bu betimleme bir tür optik illüzyondan kaynaklanıyor. Öldükten sonrasında saçlarımız ve tırnaklarımız uzamıyor fakat derimiz susuz kaldıkça büzülüyor. Deri büzülünce de saç ve tırnaklar daha çok ortaya çıkmış olduğu için uzuyormuş şeklinde görünüyor.

Uyurgezerleri uyandırmak fazlaca tehlikelidir

uyurgezerlik

İnsanların yüzde 7’si hayatlarının bir noktasında uyurgezer olsa da bu duruma sebep olan şeyin tam nedenini bilmiyoruz. İnsan vücudu hakkında malum bir öteki yanlış da uyurgezer biriyle karşılaşınca uyandırmamanız gerektiği yönünde. Bu inanış taa antik zamanlara dayanıyor. Şu sebeple antik çağlarda insanoğlu uyurken ruhlarının bedenlerini terk ettiğine inanıyordu. Bu yüzden uyurgezer birini uyandırınca o kişinin ruhsuz kalacağını düşünüyorlardı. Bu yanlış inanış zaman içinde değişik boyutlara evrildi. Örneğin “uyurgezer birini uyandırınca kalp krizi geçirmesine sebep olursun” ya da “delirmesine sebep olursun” vb. 

Genel inanışın aksine uyurgezer birini uyandırmamak daha tehlikeli olabilir. Bir düşünün, zombi şeklinde ortalıkta dolaşan biri… Ne yazık ki tarihte uyurgezerlik sebebiyle bilincinde olmadan bir yerlerden düşen ya da bir halde kendine zarar veren fazlaca insan örneği var. Eğer uyurgezer biriyle karşılaşırsanız yapılabilecek en mantıklı şey sakin bir halde yatağa dönmesini sağlamak.

Sakız yutunca sindirmek yedi yıl sürüyor

sakız

Sakıza çiğnenebilen yapısını veren şey bileşik kauçuk. Evet bileşik kauçuk sindirilebilen bir şey değil fakat bu yuttuğunuz sakızın sindirim sisteminden geçemeyeceği anlamına gelmiyor. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gastroenterolog Rodger Liddle, vücudun madeni para büyüklüğündeki nesneleri vücuttan atabildiğini söylüyor. Bu durumda bir parça sakız vücut için mesele yaratamaz. Sadece kısa bir süre zarfında birden fazla sakız yuttuysanız bir doktora gitmekte yarar var. 

Beynimizin yalnız yüzde 10’unu kullanabiliyoruz

beyin

Bir çok insan beynimizin yalnız yüzde 10’unu kullanabildiğimizi sanıyor. Sadece bu da insan vücudu hakkında yanlış malum bilgilerden bir diğeri. Scientific American’a izahat icra eden nörolog Barry Gordon, insan beyninin büyük kısmının neredeyse devamlı olarak etken bulunduğunu açıkladı. Uyuduğumuz ya da dinlendiğimiz sırada bile beynimiz çoğunlukla etken oluyor. Belirli aniden beynin yüzde kaçının kullanıldığı kişiden kişiye gore değişiyor. Bu yüzde kişinin ne yapıyor ya da ne düşünüyor olduğuna bağlı da değişiyor.

Parmak kıtlatmak kireçlenmeye sebep olur

parmak kıtlatmak

Çıkan sesten rahatsız oldukları için midir kim bilir, bazı insanoğlu etraflarında parmak kıtlatıldığını duyunca fenalık geçirip kireçlenmeye sebep olacağını öne sürer. Sadece bu da insan vücudu hakkında yanlış malum bilgilerden biri. Bilim adamları, bugüne dek parmak kıtlatmanın kireçlenmeye niçin olduğuna dair bir bulguya rastlamadı. Kireçlenme değil de kaygı edilmesi ihtiyaç duyulan başka bir ciddi mevzu var. Parmakları devamlı olarak kıtlatmak parmakların kavrama enerjisini zayıflatıyor.

Tıraş olursanız kıllar daha siyah ve gür çıkar

tıraş

Bunu duymayan kalmamıştır herhalde. Hatta tıraş olunca kılların daha süratli ve gür çıkacağı söylenir. Bunun doğru olmadığı 1928 senesinde meydana getirilen çalışmalarla kanıtlanmış olsa da insan vücudu hakkında en yaygın malum yanlışlardan biri de bu. 1928’de meydana getirilen çalışmada, bir grup adam aynı markanın tıraş köpüğüyle aynı şekilde tıraş oldu. Hemen sonra çıkan kıllar uzama oranlarının artması bakımından incelendi. Herhangi bir değişiklik kaydedilmedi. Bu yanlış algının sebebi şu olabilir: tıraş olduğunuzda tıraş bıçağı/makinesi kılı cildin yüzeyinden keser sadece kılı tamamen ortadan kaldırmaz; bir kısmını keser. Geri kalan kısmı cildin altındadır. Kıllar uzamaya başladığında küt şekilde uzadığı için daha sert görünebilir ya da hissettirebilir. Kısaca vücudun herhangi bir yerindeki kılları tıraş etmek daha siyah ya da gür çıkmasına sebep olmuyor.

En fazlaca ısıyı başımızdan kaybederiz

kafa

Soğuk havalarda şapka takmamız icap ettiğini, bundan dolayı ısıyı en fazlaca başımızdan kaybettiğimizi söylerler. Sadece bu da haberimizdeki öteki bilgiler şeklinde kent efsanesinden başka bir şey değil. Bilim adamları bunun mümkün olmadığını söylüyor. Peki niçin bu şekilde bir kent efsanesi var? Genel anlamda dışarısı soğuk olduğunda ısıyı başımızdan kaybederiz bundan dolayı üstümüzde giyim olduğundan ısının çıkabileceği tek alan başımız oluyor. Eğer hava soğuksa ve şapka/bere takmıyorsanız evet ısı baş kısmından kaybedilir sadece eğer hava soğuksa ve şort giyiyorsanız organik olarak ısı bacaklarınızdan çıkar.

Kaynak: Listverse, Futurism, Tween Tribune



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.