René Magritte’nin Birbirinden İlginç Eserleri

Sanat tarihinde pek oldukca değişik akım ve bu akımların öne çıkan sanatçıları vardır. Eğer hususi bir ilginiz yoksa hepsini bilmeniz birazcık zor sadece gerçeküstücülük ve René Magritte isminin yeri herkeste bir başkadır. İlk kez mi duyuyorsunuz? Olabilir sadece eserlerini eminiz görmüşsünüzdür bu sebeple kendisi 1898 senesinde doğan, 1967 yılına kadar yaşamış ve gerçeklik algımızla oynayan sayısız yaratı vermiştir.

René Magritte eserleri için düş ürünü tanımı kullanılmaktadır. Zira eserlerinde gerçekliği korku, güldürü, ilginçlik ve tuhaflık benzer biçimde pek oldukca değişik kavramla başarıya ulaşmış bir halde süslemiştir. Resimlerinde çocukluk travmalarını ve haiz olduğu felsefi düşünceleri yansıttığı için bir an durup baktığınız süre bilinçaltınızda gizlenmiş duygularınıza dokunduğunu hissedersiniz. Magritte, Sambre Nehri’ne atlayarak intihar eden annesini yüzü örtülü bir halde bulmuş, yaşamı süresince bu görüntüden etkilenmiş ve eserlerine de yansıtmıştır. Gelin René Magritte’in eserlerinden bazılarına yakından bakalım ve özetlemek gerekirse bu eserlerin hikayelerini görelim.

René Magritte’in sıradışı eserleri ve hikayeleri:

The Pilgrim

1966 senesinde yapılmış olan The Pilgrim resminde René Magritte, Salvador Dali benzer biçimde öteki sürrealistlerden değişik olarak stilistik dikkat dağıtıcı unsurlardan kaçınmayı hedefledi. Son dönem eserlerinden biri olduğundan onun sanat görüşünü yansıtan en doğru stratejinin tekrarlama olduğu da açık bir halde görülmektedir.

The Invention of Life

1928 senesinde yapılmış olan The Invention of Life resminde açık bir halde ölüm ve yaşam kavramlarının görselleştirildiği göze çarpıyor. Resimde bulunan her iki kadın figürü de seyirciye bakıyor sadece bir tanesi yaşam doluyken bir tanesinin örtü altında gizemli bir duruş sergilediği görülüyor. Anası çocuk yaşta intihar eden René Magritte, eserlerinde yüzü kapalı figürlere sıkça yer vermiştir.

Black Magic

1945 senesinde yapılmış olan Black Magic eserinde resmedilen model, sanatçının karısıdır. Bu yaratı hem de René Magritte’in en başarıya ulaşmış nude emek vermesi olarak kabul edilir. Kübizm izlerinin açık bir halde görüldüğü bu eserde kadın bedeni üstünden bir tabiat tasviri yapılmış ve hem de izleyenlere erotik çağrışımlar yapılması ön planda tutulmuştur.

The Collective Invention

1934 senesinde yapılmış olan The Collective Invention, René Magritte felsefesinin en net şekilde seyirciye sunulmuş olduğu eserdir. Resimde açık bir halde yüzlerce senelik deniz kızı efsanesi tiye alınmaktadır. Onun karaya vurmuş olması ise gücünün tamamen ortadan kalktığının ve denizcileri suya gömen güzelliğinden yaratı kalmadığının bir göstergesidir.

Discovery

1928 senesinde yapılmış olan Discovery resmine her bakmış olduğunuzda değişik bir detay yakalamanız mümkün bu sebeple burada Magritte, birleşik nesneler terimini ön planda tutarak bir emek verme yapmıştır. Çıplak kadın bedeni üstündeki damarlı odun yapısı ve aynı süre vahşilik ile beraber erotizm katan alev desenleri nereden baksanız kuvvetli bir hayal gücünün yansımasıdır.

Man in a Bowler Hat

1964 senesinde yapılmış olan Man in a Bowler Hat, René Magritte’in tekrarlama stratejisinde kullandığı balon şapkalı adamlardan bir tanesidir. Resimde insanın yüzünün tamamı kuş tarafınca kapatılmıştır. Arka fonun maviliği ise bu resmin açık havayı mı yoksa bir stüdyoyu mu tasvir etmiş olduğu gizemini saklamaktadır. 

Golconda

1953 senesinde yapılmış olan Golconda adlı eserde açık bir halde görülüyor ki René Magritte gerçeklik algısını tamamen tersine çevirmekte ve alışılmış olan her şeyi tiye almaktadır. Devrin giysilerini giymiş erkeklerin başarıya ulaşmış perspektif çalışmalarıyla yağmur benzer biçimde yağdığının görünmesi resmi adeta canlandıran bir unsur.

Homesickness

1940 senesinde yapılmış olan Homesickness tablosu, ressamın en dürüst haliyle içinde yaşadıklarını yansıttığı bir yaratı olarak kabul ediliyor. René Magritte bu resimde kendi dilince hissettiklerini, kayboluşunu ve dahası evinde olmasına karşın bir eve duyduğu özlemi konu alıyor. Resmin yapıldığı dönemde Nazi işgallerinin sürdüğünü de unutmamak gerekiyor.

The Blank Signature

1965 senesinde yapılmış olan The Blank Signature eserinde gerçeküstücülerin sıkça kullandığı rüya analizinin görsel bir yansımasını görüyoruz. Görülenin haricinde bir de bilinçaltının var olduğu düşüncesi üstüne hazırlanmış bu optik illüzyon, seyircilere tamamen tutarsız bir çerçeve sunmasına karşın gene de o denli da yabancı bir şov sunmuyor. 

Ready-Made Bouquet

1956 senesinde yapılmış olan Ready-Made Bouquet resminde aslına bakarsak René Magritte’in fotoğraf hakkında bakış açısını net bir halde görüyoruz. Ona bakılırsa fotoğraf şiir, şiir ise gizemdir. Onun amacı herhangi bir gizemi çözmek ya da ortaya çıkarmak değil bizzat gizemin kendisini yaratmaktı. 

The Son of Man

1946 senesinde yapılmış olan The Son of Man, René Magritte’in en malum eserlerinden bir tanesidir ve hem de bir otoportredir. Tekrarladığı figürlerden bir tanesi olan melon şapkalı adam bir sema duvarının önünde durmakta ve yüzü yeşil bir elma ile kapanmaktadır. Sol dirseğinin geriye doğru birazcık bükülü olması ise dikkat gerektiren bir detay.

The Art of Living

1967 senesinde yapılmış olan The Art of Living, sanatçının öldüğü yıl resmettiği eserlerden bir tanesi. Arka plandaki görünüm ve başsız vücut tanıdık figürler olsa da balon kafa fazlaca dikkat çekici. Bu eserin minik günahlar ve büyük günahların cemiyet üstündeki etkilerine sürreal bir bakış olduğu kabul ediliyor. 

The Listening Room

1952 senesinde yapılmış olan The Listening Room eserinin başrolünde öteki pek oldukca resimde olduğu benzer biçimde yeşil bir elma görüyoruz. Bu sefer bu yan figür tüm odayı kaplıyor. René Magritte’in eserlerinde gizem yaratmak için kullandığı yeşil elma figürü bu resimde ötekilerden değişik olarak oldukca fakat oldukca daha büyük bir gizemin üstünü örtüyor. 

The Lovers

1928 senesinde yapılmış olan The Lovers, René Magritte tarafınca meydana getirilen iki eserlik bir seridir. İkincisi ise bu resimlerden içinde en malum. Yüzleri örtüyle kapalı olan çiftin öpüşmesinin resmedildiği bu eserde figürlerin görünen ve görünmeyen her bir uzvu aslına bakarsak sanatçının ölüm, aşk ve yaşam üstüne yorumudur. 

The Treachery of Images

1929 senesinde yapılmış olan The Treachery of Images, tablosunda bir pipo ve altında Fransızca ‘Bu bir pipo değildir.’ yazısı bulunmaktadır. Sürrealizm için gerçek bir başyapıt olarak kabul edilen bu yaratı, geleneksel yapılar üstünden üç yönlü bir paradoksu seyirciye sunmaktadır.

Gerçeküstücülük akımının en mühim temsilcilerinden bir tanesi olan René Magritte’in her bakışınızda değişik bir detay yakalayabileceğiniz eserlerinden bazılarını listeleyerek özetlemek gerekirse hikayelerinden bahsettik. René Magritte ve eserleri hakkında düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

Meşhur Nedimeler Tablosu’nun garip hikayesi ve özelliklerini bu içeriğimizden okuyabilirsiniz: