Chicago Tylenol Cinayetleri

1982 senesinde, Johnson & Johnson şirketine ilişkin Tylenol adlı ağrı kesici kapsüllerin içine yerleştirilen siyanür, Chicago’da 7 kişinin ölümüne yol açtı. Firmanın zor zamanlar yaşamış olduğu, her insanın ağrı kesici almaya korkmuş olduğu dönemde işlenen cinayeti, baş şüpheliler ile beraber inceledik.
Esrarengiz vakalar serimizin bu haftaki mevzusunda, 1980’li yıllarda Johnson & Johnson markasına ilişkin Tylenol ile zehirlenerek ölen 7 kişinin gizemli hikayesi yatıyor. 7 şahıs de Tylenol kapsüllerinin içine konulmuş olan siyanür sonucunda ölmüş ve katilin kim olduğu ya da niçin böyle bir durum yapmış olduğu, hiçbir süre açığa çıkmamış.
Böylesine büyük bir firmanın 7 kişinin ölümünden suçlanması normal olarak o zamanlar hem ABD’da hem de dünya genelinde büyük ses getirmiş, Johnson & Johnson büyük bir çöküş yaşamıştı. Isterseniz, kurbanların profillerine, olayın iyi mi geliştiğine ve ihtimaller içinde şüphelilere beraber bakalım.
7 şahıs, Tylenol aldıktan sonrasında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılıyor
Her şey 29 Eylül 1982’de Chicago’da başlıyor. Mary Kellerman, Mary Reiner, Mary McFarland, Paula Prince, Adam Janus, Stanley Janus ve Theresa Janus, fazladan kuvvetli ağrı kesici bir hap olan Tylenol aldıktan sonrasında rahatsızlanıyor ve hastaneye kaldırıldıktan sonrasında hayatlarını kaybediyorlar. Marry Kellerman’ın yaşı 12 olmak suretiyle kurbanların yaşları 12 – 35 içinde değişiyor.
Kurbanların isimlerine dikkatli baktığımız süre aynı aileden 3 kişinin öldüğünü görüyoruz. Adam Janus, bir Tylenol hap alıyor ve sonrasında ağır bir halde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılıyor, hastanede yaşamını kaybediyor. Adam’ın anne ve babası, son aşama mutsuz bir halde evlerinde dönüyor ve gene aynı hapı alan oğulları Stanley ve eşi Theresa’nın da öldüğünü görüyor.
7 kişinin de aynı sebepten dolayı ölmesi, FBI, ABD yetkilileri ve Johnson & Johnson’ı harekete geçiriyor. Tylenol’ların bulunmuş olduğu kapsüllerin incelenmesi için eve Nick Pishos isminde bir dedektif gönderiliyor ve Pishos, evden almış olduğu Tylenol kutusunu başka bir kurban olan Marry Kellerman’ın kutusu ile karşılaştırıyor.
İlk dikkat çeken detay, her iki kutunun da üstünde bulunan seri numaralarının aynı olması: MC2880. Başka bir dedektif olan Edmund Donoughe, Pishos’tan kutunun koklamasını istiyor ve Pishos kutuyu kokladığında kapsüllerin “badem benzer biçimde” koktuğunu belirtiyor”.
Tylenor kapsüllerin içinde siyanür olduğu ortaya çıkıyor
Vaka, tam burada patlak veriyor. O güne kadar siyanür adlı zehirli kimyasalın badem benzer biçimde koktuğu aslına bakarsanız biliniyordu ve kutulardan da bu şekilde koku ulaşınca kutular direkt olarak araştırma altına alınıyor. Bu sırada Chicago başta olmak suretiyle tüm ülkeyi bir ürkü havası bürüyor. 7 kurbana meydana getirilen otopsi sonucunda vücutlarında devasa yükseklikte oranlarda siyanür rastlanıyor.
Johnson & Johnson, tüm halka bir çağrıda bulunarak kutuların bir an ilkin geri toplatılması icap ettiğini belirtiyor, ülke genelindeki tüm mağazaların raflarından tüm Tylenol’lar toplatılıyor. Vaka o denli büyüyor ki ABD genelinde yetkililer, hoparlörlerden insanlara asla Tylenol kullanmaması gerektiğine dair uyarılarda bulunuyor.
Takvimler 1 Ekim’i gösterdiği süre 31 milyon Tylenol raflardan toplanmış, Johnson & Johnson 100 milyon dolardan fazla zarara uğramıştı. Skandalın boyutu hakkaten denetim edilebilir benzer biçimde değildi ve şirket, siyanürü kapsüllere kimin karıştırdığını söyleyene 100 bin dolar ödül vereceğini açıklamıştı.
Bu sırada Tylenol katili olarak adlandırılan cinayetin kopyacıları ortaya çıkıyor, kapsüllere kimisi fare zehiri, kimisi başka ölümcül kimyasallar koymaya başlıyor sadece tüm Tylenol’lar kısa sürede toplatılmış olduğu için ihtimaller içinde cinayetlerin önüne geçilmiş oluyor.
8 değişik kutuda siyanür tespit ediliyor
Bir tek Tylenol kapsülleri için laboratuvarlar kuruluyor ve ortalama 100 milyon kutu araştırma altına alınıyor. Toplamda 8 değişik kutuya ilişkin 50 siyanürlü kapsül tespit ediliyor. Bunlardan 5’i ölen kurbanlara ilişkin, öteki 2’si dağıtımdan toplanan kutular ve en ürkütücü olan son kutu ise, rafta satın alınmayı beklerken gelen emirle beraber toplatılan kutu.
Polis, bir bağlantı kurabilmek için kurbanları araştırmaya başlıyor ve Tylenol’ların aynı mağazadan alıp alınmadığına bakıyor. Gariptir ki 7 değişik kurban da Tylenol’ları birbirinden oldukça değişik yerde bulunan değişik mağazalardan almış.
Johnson & Johnson’ın hisse değerleri, tabiri caizse gümlemeye başlıyor. Polis, o sırada Chicago’da bulunan akıl hastanelerinden ve hapishanelerden yeni çıkmış herkesi araştırma altına alıyor. Bununla beraber kurbanların cenazesi, bir ihtimal katil katılır düşüncesi ile halka açık bir halde gerçekleşiyor.
FBI ve polis, kısa bir sürede katilin kapsülleri iyi mi değiştirdiğini çözüyor. Meydana getirilen açıklamaya bakılırsa katil, öncelikle bir mağazaya gidip Tylenol alıyor, arkasından evinde ya da laborutuvarında bu kapsüllerin içinde azca sadece ölümcül olmaya kafi gelecek şekilde siyanür ekliyor ve arkasından değişik mağazalara bu Tylenol kutularını yerleştiriyor. O zamanlar güvenlik kameraları şimdilerde olduğu benzer biçimde yaygın olmadığı için polis her mağazayı araştırma altına alamıyor.
Mühim olan bir başka detay ise katilin tüm bu eylemleri cinayetlerden bigün ilkin yapması. Şundan dolayı kapsüllerin içine yerleştirilen siyanür, uzun süre kalmış olduğu süre kapsülün kendisini eritecek güçlükte ve bu yüzden de katilin birilerini öldürmesi için acil etmesi gerekiyor. Uzun devam eden araştırma ve sorgular sonucunda ortaya 3 tane şüpheli çıkıyor. Isterseniz bu üç şüphelinin de kim olduklarına yakından bakalım.
İlk şüpheli: Roger Arnold
Polisin kuşku duyduğu ilk şahıs, 48 yaşındaki bir nakliye görevlisi olan Roger Arnold. Roger’ın şüpheli olmasının sebebi ise insanın bir barda Tylenol cinayetleri hakkında ileri geri hitabı, çarpıcı açıklamalar yapması. Roger’ın söylediklerini de John Stanisha isminde bir adam polise iletiyor, arkasından Roger polis tarafınca sorguya çekiliyor.
Meydana getirilen sorgu ve araştırmaların sonucunda garip detaylar ortaya çıkıyor. Roger’ın çalmış olduğu şirket olan Jewel’da, Tylenol cinayetine kurban giden Mary Reiner’ın babası da çalışıyor sadece polis, adam ve Roger içinde sağlam bir bağlantı kuramıyor. Ek olarak Mary’nin Tylenol’u almış olduğu mağaza, Roger’ın eşinin psikiyatri kliniğinin derhal arkasında bulunuyor.
Polis, daha detaylı araştırma için Roger’ın evine gidiyor ve evde kimyasallar için kullanılan tüpler, beherler ve bir kutu toz ortaya çıkıyor. Toz üstünde araştırma yapılıyor ve bunun potasyum karbonat olduğu ortaya çıkıyor, şu demek oluyor ki siyanür ile bir bağlantısı yok. Polis, Roger’ı yalan dedektörü makinesine sokmak istiyor sadece Roger bunu reddediyor, polisin de elinde yeterince kanıt olmadığı için Roger’ı buna zorlayamıyor.
Tüm bu sorgulardan ortalama 1 yıl sonrasında Roger, bir bar çıkışında kendisini ispiyonladığı sebebi öne sürülerek John Stanisha’yı silahla iki el ateş ederek öldürüyor ve 30 yıl yargı giyiyor. Roger, hiçbir süre Tylenol katili bulunduğunu itiraf etmiyor ve iyi hal indirimi alarak 15 yıl sonrasında hapisten çıkıyor.
İkinci şüpheli: Theodore J. Kaczynski
Polisin ikinci şüpheli olarak görmüş olduğu isim, bugün hala hapishanede yatan ve kendi yapmış olduğu bombalarla 3 kişiyi öldüren, 23 kişiyi de yaralayan Harvard mezunu matematikçi Theodore Kaczynski.
Kaczynski’yi şüpheli hale getiren ilk durum, kendi yapmış olduğu ve bir zarfla insanlara yollamış olduğu bombanın öncelikle Chicago’da, şu demek oluyor ki 7 kurbanın yaşamını kaybetmiş olduğu yerde ortaya çıkması.
Yazımızın başlangıcında resmi olarak kayıtlara geçmeyen sadece gene de Tylenol’un içinde bulunan siyanürden ölen insan Jay Adam Mitchell’i hatırlıyor musunuz? Bu masum insanın öldüğü yer ile ilgili detay, polisi harekete geçiriyor. Mitchell, Sheridan Wyoming’de ölüyor, burası da Chicago’dan yola çıkıp Kaczynski’nin Wyoming’de bulunan kulübesine giden yolun derhal üstünde bulunuyor.
Kaczynski’nin Wood ismiyle ilgili bir takıntısı bulunuyor
Kaczynski’nin daha ilkin evlerine bomba gönderilmiş olduğu insanlarla ilgili acayip bir takıntısı bulunuyor. Azılı katil, teknolojiyi benimsemiş insanları hedef alıyor ve kurbanlarının isim ya da soy isimlerinde çoğu zaman Wood adı bulunuyor. Ek olarak Kaczynski, kurbanlarına gönderilmiş olduğu bomba zarfta bir odun (İngilizce’de wood) parçası da göndermeyi dikkatsizlik etmiyor.
Wood adı ile ilgili en acayip detay, Johnson & Johnson’ın kurucularından çıkıyor. Üç kurucunun da tam olarak adları şöyleki; James Wood Johnson, Edward Wood Johnson, Robert Wood Johnson. Polis ve FBI, Kaczynski’nin Tylenol’ları hedef almasının ardındaki sebebin, kurucuların isimlerinden kaynaklandığını düşünüyor sadece hiçbir süre kafi delile ulaşılamıyor.
2009 senesinde FBI, gelişmiş teknolojiler ile beraber yine bir tarama yapmak istiyor ve hapishanede yatan Kaczynski’den DNA örneği talep ediyor. Kaczynski, bu mesela bir tek gönüllü olarak verilebileceğini, bazı istediği şartlar yerine getirilmediği sürece DNA örneği vermeyeceğini belirtiyor.
İşte Kaczynski’nin öne sürdüğü koşul:
Kaczynski, istenilen DNA örneği üstüne şu ifadeleri kullanıyor; “Yetkililer, FBI’ın benden DNA örneği almak için hazırlık yaptığını söylemiş oldu fakat onlara DNA örneğimi gönüllü olarak verip vermeyeceğimi hala bilmiyorlar. DNA örneğimi bir tek bir şartla veririm. Mahkeme, bana ilişkin olan eşyaları ABD Federal Kolluk Kuvvetleri’ne açık artırma ile vermeyecek. FBI’ın tamamen dürüst olacağına inansam bile, DNA örnekleri kimi zaman yanlış çıkabiliyor ve masum insanların uzun süre yargı giymesine yol açabiliyor. Yüzde 2 – 3 oranında suçlu çıksam bile sırf bu yüzden yargı giymeyeceğimi nereden bilebilirim? 1996 senesinde kulübemden aldığımız bazı eşyalar, daha ilkin siyanür kullanmadığımı kanıtlayabilir. Bu yüzden bu eşyaları başka bölgelere açık artırma ile satmayın.”
Kaczynski’nin aslen bahsetmiş olduğu şey tam olarak şuydu. Onun masum bulunduğunu kanıtlayacak eşyalar, Federal Kolluk Kuvvetlerince açık artırma ile satılırsa, geriye masum bulunduğunu kanıtlayacak hiçbir kanıt kalmayacak ve DNA örneklerinde %3’lük bile bir uyuşma olursa, Kaczynski işlemediği bir kabahat yüzünden yargı giyecekti.
FBI bu teklifi reddetti ve Kaczynski’nin kulübesinden alınan eşyalar açık artırma ile satıldı, Kaczynski de DNA örneği vermeyi reddederek Tylenol cinayeti ile içinde herhangi bir bağ kurulmasını engelledi.
Üçüncü ve baş şüpheli: James Lewis
James Lewis, cinayetler gerçekleşmeden derhal ilkin Johnson & Johnson’a yazdığı bir mektup yüzünden baş şüpheli olarak görülüyor. Isterseniz o mektubun detaylarına daha yakından bakalım.
“Baylar, gördüğünüz suretiyle kapsüllerin içinde siyanür yerleştirip bu tarz şeyleri raflara dizmek {hiç de} zor bir şey değil. Olayın en güzel yanı ise, jelatin içine gizlenmiş bu siyanürü alan insanoğlu, oldukça kısa bir sürede hallolmuş oluyor. Bu da sizin tedbir almanıza fırsat yaratmıyor. Eğer kapsüllerin iyi mi bir zarara yol açtığını umursamıyorsanız, bir şey yapmanıza gerek yok. Şimdiye kadar bu kapsülleri değiştirebilmek için 50 dolardan azca bir para harcadım ve her bir kutuyu değişiklik yapmak bir tek 10 dakikamı alıyor. Eğer cinayetleri durdurmak istiyorsanız, aşağıda verdiğim banka hesabına 1 milyon dolar yatırmanız gerekiyor. #84-49-597.”
FBI, bu mektubu inceliyor ve zarfın üstünde bulunan parmak izinin New York’ta yaşayan James Lewis’a ilişkin olduğu ortaya çıkıyor. Tutuklama emri çıktıktan birkaç gün sonrasında Lewis, bir kütüphanede yakalanıyor. Mektupta yer verilen banka hesabının Lewis’a ilişkin olmadığı çıkınca, daha detaylı bir araştırma yapılmaya başlanıyor.
James, zamanında annesini baltayla kovalamış
Banka hesabının Frederick Miller McCahey isminde bir adama ilişkin olduğu ve insanın, Lewis’in eşini ortalama 500 dolar karşılığında dolandırdığı ortaya çıkıyor. İddialara bakılırsa Lewis, Miller’ın dolandırıcılığını ortaya çıkarmak ve FBI’ın ilgisini çekmek için gerçek olmayan bir öykü uydurmuş. Lewis’in geçmişi inceleniyor, daha ilkin 19 yaşlarındayken annesini baltayla kovaladığı, Vietnam Savaşı’na katılmamak için deli taklidi yapmış olduğu, bir adamı öldürmüş olduğu ve karısıyla kimlik değiştirerek Chicago’ya kaçtığı öğreniliyor.
Polis artık tamam biz Tylenol katilini bulduk derken, bambaşka bir detay ortaya çıkıyor. Lewis ve karısına ilişkin tren biletini eline geçiren polis, Tylenol cinayetleri işlenmeden 1 hafta ilkin ikilinin New York’a gittiğini tespit ediyor. Polis, 1 haftada kapsüllerin içine siyanür koymanın mümkün olamayacağını, bu süre zarfında siyanürün kapsülü ve hatta kutuyu eritebileceğini açıklıyor ve Lewis için yeni bir kuram ortaya konuyor.
Cinayetlerin işlendiği dönemde James’in Chicago’da olmadığı ortaya çıkıyor
Teoriye bakılırsa Lewis öncelikle trenle New York’a gidiyor, arkasından düzmece bir kimlikle uçağa atlayıp Chicago’ya geliyor, otomobil kiralıyor ve kapsüllerin içine siyanür dolduruyor. Tüm kutuları değişik mağazalara dağıttıktan sonrasında gene aynı yöntemle New York’a geri dönüyor.
Ne polisin teorisi, ne de elde edilmiş kanıtlar Lewis’i tutuklamaya yetmiyor sadece Lewis sonrasında adam gasp etmekten 13 yıl hapis cezası yiyor. Hiçbir süre Tylenol cinayetleri ile ilişkilendirilemeyen Lewis, hapisten çıktıktan sonrasında Zehir! Doktorların İkilemi adlı bir kitap çıkarıyor. Kitapla beraber yine okların hedefi olan Lewis, kitabın hiçbir şekilde Tylenol ile bağlantılı olmadığını, anlattığı zehirlenme hikayelerinin tamamen hayal ürünü bulunduğunu belirtti.
Tylenol cinayetinin katili, hiçbir süre bulunamıyor, ne kadar kanıt elde edilirse edilsin değil katil, cinayetin ardındaki motif bile açığa çıkarılamıyor. Açıkçası ben katilin yukarıda yazdığım şüphelilerden birisi olmadığını, bunu meydana getiren insanın Johnson & Johnson adını karalamak isteyen birisi bulunduğunu düşünüyorum. Daha ilkin de belirttiğimiz benzer biçimde firmanın hisseleri Tylenol cinayetinden sonrasında bir fazlaca düşmüş ve markanın itibarını toparlaması uzun süre almıştı.
Katilin amacı bir tek en oldukça kullanılan hapları değiştirip insanları hedef almak olsaydı, o zamanlar ve şimdi bile ABD’da en sık kullanılan, Pfizer şirketine ilişkin Advil hapları hedef alabilirdi. Sadece katil, özenle bir tek Johnson & Johnson markasına ilişkin kapsülleri tercih ediyor, bu da insanoğlunun aklına bazı şüpheler getiriyor.
Bonus: Tylenol cinayetleri, ilaç kutularına güvenlik bantlarının getirilmesini mecburi kılıyor
Birçoğumuz ilaç kutularında dikkatlice paketlenmiş güvenlik bantlarını, bir tek baskı ile döndürülebilen kapaklarla karşılaşmışızdır. Tüm bu güvenlik önlemleri, Tylenol cinayetleri işlendikten sonrasında, ABD Sıhhat Bakanlığı’nın emri ile beraber öncelikle Johnson & Johnson şirketinde, arkasından tüm ilaç şirketlerinde kullanılmaya başlanıyor.
İLGİLİ HABER
Vahşeti Bambaşka Boyutlara Taşıyarak Ün Salan, Dünyanın En Azılı 3 Seri Katili
Esrarengiz vakalar serimizin bugünkü mevzusunun sonuna geldik. Serimizin daha önceki yazılarını okumadıysanız, vücudu ikiye bölünmüş Black Dahlia cinayeti için buraya, bir kutuda bulunan ve vahşice öldürülen kutudaki çocuk cinayeti için buraya, yangından sonrasında sırra kadem basan Sodder ailesinin yitik evlatları için de buraya tıklayabilirsiniz.