DÜNYA

Günümüz Medeniyetinin Temel Taşı Olan Yazıyı Kim Buldu?

Yazının icadı ile insanoğlu arası düşünce alışverişi yapılmaya başlamış, geçmişin tecrübesi bugünü şekillendirmiş ve günümüz uygarlığı ortaya çıkmıştır. Peki, medeniyetin temel taşı olan yazıyı kim buldu? Yazının değişik toplumlarda geçirdiği tarihsel yolculuğun büyüleyici ve şaşırtıcı bir hikayesi var.

Yazının, medeniyetimizin temel taşı bulunduğunu kim inkar edebilir? Sözlü dönemde yok olup giden bilgiler, yazı yardımıyla kayıtlara geçmiş ve gelecek kuşaklara hem informasyon hem de deneyim aktarmıştır. Yüzyıllar içinde gelişen bu süreç sonunda günümüz uygarlığı inşa edilmiştir. Yazıyı kim buldu sorusu ise kolay görünen sadece derine inildikçe değişik toplumların imzası ile karşılaşılan bir yanıta haizdir.

Bu mevzuda öğrendiğimiz ilk informasyon Sümerlerdir. Sadece yazının tarihsel gelişimine baktığımız süre değişik kıtalarda, bambaşka toplumların da birbirinden habersiz olarak yazıyı bulduğunu görüyoruz. Üstelik her biri hem büyüleyici benzerliklere hem de birbirinden apayrı özelliklere haiz. Yazıyı kim buldu sorusunun yanıtı için tarihe yakından bakalım ve günümüz medeniyetinin temellerinin binlerce yıl ilkin atılışına tanık olalım.

Birbirinden habersiz toplumlar aslına bakarsak pek fazlaca kez yazıyı bulmuştur:

sümerler

Yazıyı kim buldu sorusuna dair ilk yanıtı milattan ilkin 3400 senesinde Mezopotamya’da buluyoruz. Sadece bu cevap, probleminin tam olarak yanıtını vermiyor. Bundan dolayı yazının tarihsel sürecine baktığımızda değişik kıtalarda, değişik zamanlarda yaşayan değişik toplumların yazıyı bulduğunu ve değişik şekillerde kullandığını görüyoruz.

Bildiğimiz anlamdaki çivi yazısına dair ilk bulgular, bugün Irak sınırları içinde yer edinen Mezopotamya bölgesinde karşımıza çıkıyor. Bulguların geçmişi milattan ilkin 3400 – 3300 yıllarında yaşamış Sümerler toplumunu işaret ediyor. Öteki bir bulgu ise milattan ilkin 3200 yıllarında, Mısır bölgesinde yazının kullanıldığını gösteriyor.

Aynı şekilde milattan ilkin 1300 senesinde Çin’de, Shang hanedanlığının son yıllarında oturmuş bir yazı sistemi olduğu biliniyor. Yazıya dair öteki bir bulgu da milattan ilkin 900 – 600 yılları arasını işaret eden, bugün değişik Latin ABD ülkelerinin bulunmuş olduğu Mezoamerika bölgesindedir. İndus Nehri Vadisi doğrusu Hindistan ve Rapa Nui doğrusu Paskalya Adası’nda da yazının bulunmuş olduğu düşünülüyor sadece öteki toplumlarda olmasıyla birlikte oturmuş bir sisteme haiz olup olmadığı tam olarak net değil.

Tarihte ilk yazı örneklerinin ardında…

sümerler

Yazının tarihsel süreçte 4 değişik bölgede, değişik toplumlar tarafınca buluş edildiğinden bahsettik. Sadece hepsinin atası olarak isimlendirebileceğimiz ilk yazı, günümüzden ortalama 5500 yıl ilkin Mezopotamya bölgesinde, Sümerler tarafınca kullanılıyordu. İlk kez Cenup Mezopotamya’da, bugün Sümer dili olarak isimlendirdiğimiz, resimden değişik anlamlar sembolize eden karakterler kullanılmıştır.

Milattan ilkin 2900 yılından sonrasında bildiğimiz anlamdaki çivi yazısı kullanılmaya adım atmıştır. Çivi yazısı, ıslak bir kil tablet üstüne sivri bir kamış kullanılarak yazılıyordu. 600 senelik bir süreçte çivi yazısı,oturmuş bir sisteme haiz oldu. Bir dönem Sümerler ile beraber yaşamış bir halk olan Akadlar da benzer bir çivi yazısı kullandılar. Çivi yazısına dair günümüze kalan son belge, milattan sonrasında 75 yılını işaret ediyor. Bu durum, çivi yazısının binlerce yıl süresince Mezopotamya halkları tarafınca kullanıldığını gösteriyor. 

Törenler için hiyeroglif, yönetimsel işler için mürekkep yazısı:

hiyeroglif

Yazıyı erken dönemde gören öteki bir cemiyet da Mısırlılardır. Mısır’da yazıya dair bulunan en eski bulgular milattan ilkin 3250 yılını işaret ediyor. Mısırlıların milattan ilkin 3200 yılından itibaren eşya etiketlemek, gömüt lahitleri yazmak benzer biçimde belirli amaçlarla yazıyı kullandığı biliniyor. Üstelik burada yazılar yalnızca taşlar üstünde kazınmıyordu.

Kamıştan meydana getirilen fırçalar yardımı ile mürekkep kullanarak yazı yazmak ilk kez Mısır’da olmuştur. Bu mürekkep yazısı hieratic, anıtlarda gördüğümüz oyma ve boyama yazılar ise hiyeroglif olarak isimlendirilir. Hieratic mürekkep yazıları kraliyet ve mabet idarecileri tarafınca günlük diyebileceğimiz metinleri yazmak için kullanılırken; Hiyeroglif oyma ve boyama yazıları ise törensel amaçlarla kullanılmıştır. 

Sözde ejderha kemiklerine yazılan kehanetler:

çin, kemik yazısı

Çin bölgesinde yazıya dair en eski bulgular, Shang hanedanlığının da başkenti olan Anyang bölgesinde bulunmuştur. Burada bulunan yazı örnekleri taş, kumaş ya da tahta üstünde değil; hayvan kemikleri üzerindeydi. Zamanı milattan ilkin 1300 yılına kadar giden bu kemikler törensel amaçlarla kullanılıyordu. Öyleki ki bu kemikleri gören çiftçiler, bunların ejderha kemiği bulunduğunu iddia ederek yüksek fiyatlardan satmışlardır.

Törensel amaçlarla kullanılan kemikler daha fazlaca öküz ve kaplumbağa benzer biçimde hayvanların kürek kemikleridir. Yazma alanı daha geniş olduğundan bu tür kemiklerin kullanıldığı düşünülüyor. 4500’den fazla sembolün kazındığı bu kemikler üstüne savaş, doğum, hastalık benzer biçimde mevzular hakkında sorular yazılıyor ve bu sayede geçmiş ataların ruhu ile iletişime geçerek sorulara cevap alınacağı düşünülüyordu. Kemikler üstüne yazılan sembollerin pek bir çok ne yazık ki günümüzde okunacak durumda değildir.

Mayaların kraliyet ailesine hususi kitapları vardı:

mezoamerika, eski kitap

Farkındaysanız ilk kez kitap kelimesini kullanıyoruz şundan dolayı Mezoamerika bölgesinde bulunan ve milattan ilkin 900 yılını işaret eden yazı bulguları bildiğimiz anlamdaki kitaplara benziyorlardı. Bu kitapların kraliyet ailesine hususi olarak kaleme alındığı düşünülüyor. Günümüze kadar gelen 4’ü Mayalara ilişkin, 20’den azca kitap haricinde yazının; gökbilimciler, kütüphaneciler, evlilik düzenleyiciler, haraç kaydediciler, tarihçiler, soybilimciler ve merasim yapıcılar tarafınca kullanıldığı düşünülüyor.

Mezoamerika bölgesinde kullanılan yazı sistemini açık ve kapalı olarak ikiye ayırabiliriz. Açık sistemde yazıların yanında bazı yön gösterici resimler ve semboller kullanılarak her insanın okuması hedeflenmiştir ve Aztekler tarafınca kullanılmıştır. Kapalı sistem ise hepimiz tarafınca okunmayacak, günümüz yazı sistemine benzeyen sadece hususi bir kesime hitap eden bir yazı sistemidir ve Mayalar tarafınca kullanılmıştır. İspanyol sömürgeciler tarafınca yok edilmiş olduğu için günümüze kadar gelebilen Mezoamerika yazı bulguları fazlaca azdır.

Yazının öteki toplumlarda tarihsel süreci de oldukça garip:

hindistan, eski yazı

Mezopotamya, Mısır, Çin ve Mezoamerika bölgelerinde yazıya dair en eski bulguların olduğundan bahsettik. Sadece yazının tarihsel süreci bu bölgelerle sınırı olan değil. Bugünkü Hindistan ve Paskalya Adası’nda da erken dönem yazı kullanıldığı biliniyor. İki bölgede de pek fazlaca bulguya rastlanmış sadece şu an için net bir tarih belirlenememiştir. 

Hindistan bölgesinde 5 binden fazla yazıt bulunmuş ve üzerlerinde 400 benzersiz sembol bulunmuştur. Kelime ya da harf tabanlı olmadığı kabul edilen bu sistem, Sümer ve Mısır yazıları ile benzerlik göstermektedir. Paskalya Adası’nda bulunan 30’a yakın ahşap tablet üstünde 120 temel sembol olduğu görülmüştür. Bu sembollerin insan, hayvan ve nebat sembolleri olduğu ve binlerce karakter uzunluğunda metinler yazmaya uygun bir sistem olduğu görülmüştür.

Yazıyı kim buldu sorusunun, insanı tarihin sayfalarında kaybeden yanıtını sizinle paylaştık. Tüm buluş ve keşifler benzer biçimde yazı da tek bir cemiyet tarafınca bulunmamış, değişik toplumlardan almış olduğu imzaları taşıyarak bugüne dek gelmiş ve günümüz medeniyetinin temelindeki en kuvvetli taşlardan bir tanesi olmuştur. 



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.