Türkiye’de Bulut Güvenliğe Ne Kadar Ehemmiyet Veriyoruz?

Pandemi sürecinde tüm dünyada işletmelerin dijital dönüşüm süreci kaçınılmaz bir halde hız kazanmıştır ve pandemi sonrasında da bu değişiklik aynı hızla devam edecek şeklinde görünüyor. Bu durum Microsoft tarafında bilhassa bulut servislerin kullanım oranlarına iyi mi yansıdı ve Türkiye’deki firmalar önümüzdeki dönemler için bu mevzuya iyi mi bakıyor?

– Pandemiyle gelen emek verme düzeninde, uzaktan ve hibrit emek verme modellerinin artık kalıcı olarak benimsendiğini gördük. Dijital dönüşüm dalgasının bu kadar hızlanmasının temelinde de bu modellere geçiş yatıyor esasen. Microsoft olarak, dünyadaki 67 veri merkeziyle öteki tüm bulut sağlayıcılardan daha geniş bir ağa haiz olan Azure ve günde 250 milyon kişinin etken olarak kullandığı Microsoft Teams platformu ile işletmeleri dijital dünyaya taşıdık. Mesafeleri ortadan kaldırarak kesintisiz kontakt sağladık.

– Microsoft Türkiye ofisi olarak, pandeminin başından bu yana uzaktan çalışıyoruz. Pandemi tamamen sona erdikten sonrasında da yüzde yüz fiziki değil; gene hibrit bir emek verme modelinde devam edileceğini öngörüyoruz.

– Pandemi sürecinde uzaktan emek harcamayı kolaylaştıran Teams, Office 365, Windows Virtual Desktop ve Dynamics 365 şeklinde ürün ve hizmetlerimizle iş ortaklarımızın ve müşterilerimizin destekçisi olduk. Teams etken kullanım oranlarında %54 artış yakalayarak, İsrail’den sonrasında en oldukca sanal toplantı gerçekleştiren 2. ülke olduk. Bu durum ülke olarak uzaktan emek harcamayı sevdiğimizi ve yeni teknolojilere hızla adapte olduğumuzu kanıtlıyor.

– Söz mevzusu dijital dönüşümün ve yoğunlaşan çevrimiçi trafiğin bir sonucu olarak, bulutun benimsenmesi katlanarak arttı. Bulut servisleri yardımıyla iş liderleri çeviklik, esneklik ve iş sürekliliğinin avantajlarından yararlandı. IDC’nin araştırması Türkiye’deki şirketlerin yüzde 36’sının bulutu dijital inovasyon için bir platform olarak kullandığını gösteriyor. Türkiye’de buluta olan güvenin istikrarlı bir halde arttığını görmek cesaret verici.

– Birçok işletme bulut tekolojilerinden faydalanıyor ve hibrit bir yaklaşımı tercih ediyor. IDC araştırmasına bakılırsa, Türkiye’deki şirketlerin neredeyse üçte biri (yüzde 30) hem iş yerinde fiziki veri depolamayı hem de bulut hizmetlerini kullanıyor. Bu oranın 2 yıl içinde %37’ye çıkacağı öngörülüyor.

Şirketlerin bu konudaki farkındalığı ne boyutta?

Pandeminin yol açmış olduğu engellemeler ile her mevzuda online servislerin kullanım oranlarında da büyük patlamalar yaşandı. Bu süratli geçiş sebebiyle gerek iş dünyası gerek ise kişisel kullanımda bilhassa güvenlik mevzusunda sıkıntılar olduğu bir gerçek. Sizce devletimizde şirketlerin bu konudaki farkındalığı ne boyutta?

– Pandemiyle beraber daha çok sayıda insan web üstünden çalışmaya, alışveriş hayata geçirmeye ve kontakt kurmaya başladı. Daha çok aygıt, network ve bağlantı noktasının eşzamanlı olarak etken olması ve bulut üstünde işlenen veride yaşanmış olan artışla beraber tehditlere açık platformlar da çoğalmış oldu ve kuvvetli güvenlik stratejilerine duyulan gerekseme arttı.

– Türkiye’deki şirketlerin farkındalığının arzu ettiğimiz seviyeye geldiğini söylemek için hemen hemen oldukca erken sadece araştırmalar bu anlamda oldukca süratli bir yükseliş bulunduğunu gösteriyor.

– Bir örnekle açıklamak gerekirse; IDC’nin Microsoft için yapmış olduğu en yeni “Türkiye Kurumsal Güvenlik Araştırması”ndan elde edilmiş verilere bakılırsa; Türkiye’deki 10 organizasyondan 9’u siber güvenlikte en öncelikli mevzusunun veri güvenliği bulunduğunu belirtiyor. Bunun bir sonucu olarak, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 35’i, 2021 senesinde 2020’ye oranla daha çok bulut kullanacaklarını ifade ediyor. Bulut yatırımlarındaki bu artış, Covid-19 sonrası dünyaya uyum sağlamaya çalışan şirketlerin bulut çözümlerine duyduğu itimatı kanıtlıyor.

– Araştırmaya bakılırsa kurumların data işlem operasyonlarından görevli Chief Information Officer’ların (CIO) yüzde 45’i, geçtiğimiz yıl içinde başlıca siber güvenlik tehditleri olarak gördükleri korsan ve zararı olan yazılımlarda bu yıl de artış bekliyorlar.

– Türkiye’deki kuruluşlara güvenlik öncelikleri sorulduğunda; “zararı olan saldırılara karşı korunma”; “eleman erişimini engelleme”; “içerideki elemanlardan gelebilecek tehditlerin tespiti” ve “siber saldırıların eş zamanlı nezarete” en mühim ilk dört başlık olarak ön plana çıkıyor.

Bulut depolama sistemleri niçin güvenli?

Veri güvenliği mevzusunda; halen bazı kullanıcılar kişisel verilerini, bulut depolama sistemlerinden daha iyi koruyabileceklerini düşünüyorlar. Bu şekilde düşünenler için bulut depolama sistemlerinin niçin daha güvenli bulunduğunu takipçilerimize anlatabilir misin?

– Güvenlik bizim kurum DNA’mızın bir parçası. Kişisel verileri ve hem bireysel hem de kurumsal bazda kullanıcılarımızın mahremiyetini korumak için uçtan uca siber güvenlik yaklaşımımızla güvence veriyoruz. Bundan daha azını kabul edemeyiz.

– Microsoft olarak, bir tek güvenlik ve uyumluluk alanındaki çözümlere yılda 1 milyar doların üstünde Ar-Ge bütçesi ayırıyoruz. 4 bine yakın çalışanımız bir tek müşterilerimizin siber güvenliğini sağlamakla yükümlü. Bu ekiple, bir tek 2020 senesinde kötücül yazılımlar dediğimiz, 6 milyar tehdidi önledik. 1.2 milyar cihazdan günde 8 trilyona yakın telemetri sinyali tarıyoruz. Bu sistem üstünde herhangi bir anomali gördüğümüzde tespit ederek anında tedbir alıyoruz ve tüm siber güvenlik çözümlerimizi güncelliyoruz.

Bulut güvenliğin geleceği iyi mi olacak?

Son olarak Microsoft tarafında önümüzdeki dönemde hem bulut depolama servisleri hem de güvenlik mevzusunda ne şeklinde yenilikler göreceğiz, bizlere özetlemek gerekirse bahseder misiniz?

– Her fırsatta dile getirdiğimiz bir şey var: Türkiye geleceği bulutta yakalayacak. Eğer geleceği bugünden yakalamak, hatta yönetmek istiyorsak, ilk olarak bulut teknolojilerini daha çok yaygınlaşmamız gerekiyor. Fortune 500 listesindeki dünyanın en büyük şirketleri de bu yönde düşünüyor ve %90’ı Microsoft bulut teknolojilerini kullanıyor. Türkiye’de bu oran %56 civarında. Biz bu oranı dünya standartlarına çıkarmak için çalışıyoruz. Burada gördüğünüz firmalar şimdiden bulut teknolojileri başta olmak suretiyle suni zekadan, hibrit emek verme modeline kadar birçok alanda başarısını kanıtlamış uygulamalarla adından söz ettiriyor. Bilhassa üretim sektöründe gerek MESS ile hayata geçirdiğimiz emek harcamalar, gerekse Arçelik, Brisa, Boyner ve Borusan şeklinde büyük yerli üreticilerle tetiklediğimiz dijital dönüşüm projeleri ile hem sektöre hem de şirketlere rehberlik ediyoruz.

– Bulut bilişim KOBİ’ler için de teknolojiyi demokratikleştiriyor. Bulut servisleri yardımıyla dev kurumların kullandığı teknolojilere uygun fiyatlarla erişebiliyorlar.

– Equinix ve Türk Telekom ile hayata geçirdiğimiz iş birliği kapsamında, Equinix Fabric ile Microsoft Azure’a uzaktan erişim imkanı yarattık. Equinix’in ara bağlantı ve veri merkezi, günümüzün yüksek dijital gereksinimlerini karşılayarak Türkiye’deki müşterilerimizin genişletilmeye daha uygun bir hibrit bulut mimarisi yaratmasına olanak tanıyacak.

– Finans sektöründe de hiper ölçekli bulut kullanımının belli kurumlar tarafınca yayınlaştırılması için çalışmalarımız mevcut. Azure şeklinde eleştiri bulut altyapı çözümlerimizdeki yatırım fonlarımızı her insana ulaştıracağız. Kamu tarafında da dijital dönüşümün devlet nezdinde hem güvenle kullanılması hem de yerli yazılım ekosisteminin güçlenmesi için başta MEB ve Sanayii Bakanlığı olmak suretiyle ortak çalışmalarımız ve görüşmelerimiz devam ediyor. Telekom tarafında da 5G’nin gücü ile fark yaratmayı hedefliyoruz. 5G’nin özeti yüksek seviyede ölçeklenebilirliği (hiper ölçeklenme) ve bunun sağlamış olduğu yeni uygulama ekosistemi.

– Önümüzdeki dönemde, derhal her sektörü ve şirketi derinden etkileyen dijital dönüşüm dalgasının bilhassa bulut bilişim ekseninde oldukca daha süratli ve agresif yatırımlar ve çözümler göreceğimize inanıyoruz. Dijital dönüşüme yatırım meydana getiren, veriden anlam çıkaran ve inovasyon kültürünü benimseyen firmalar yeni ekonominin mimarları olacaklar.

– Bugün bulut odaklı firmalar gelirlerinde artış yaşıyor, yaratıcı ürün geliştirmekten geri kalmıyor ve artan çalışan sadakatiyle birlikte, yeni iş modellerine ve emek verme düzenlerine rahatça geçiş yapabiliyor.