İstiklal Marşı’nın Hikayesi: Zamanı, Bestecisi, Kabulü

Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan ilkin yaşanmış olan Kurtuluş Savaşı yılları, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir savaşım örneği sergiler. Bu mücadelenin sayısız tanığından biri de o günlerden beri gururla söylemekte olduğumuz İstiklal Marşı’dır. Gelin ülkemizin en kıymetli değerlerinden olan ulusal marşımız İstiklal Marşı’nın hikayesine yakından bakalım.
Dünya zamanı savaşlarla ve bu savaşların arkasından yaşanmış olan yengi ve mağlubiyetlerle doludur. Sadece bir tanesi yalnızca bizim değil, tüm dünyanın kaderini yeniden yazmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal edilmesi ve neredeyse yok olacak noktaya gelmesi ile başlatılan Kurtuluş Savaşı, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir savaşım örneğidir. Türk milletinin bu benzeri olmayan mücadelesini en iyi yansıtan yapıt ise ulusal marşımız olan İstiklal Marşı’dır.
Hemen hemen bir başarı kazanılmamış ve savaşın kaderi bilinmezken yazılan İstiklal Marşı, o günlerde Türk milletinin mücadelesinin en büyük desteklerinden biri olmuştur. Bizlere kim olduğumuzu yeniden yeniden hatırlatan ve karşımızda kim olursa olsun korkmayarak savaşmamız icap ettiğini söyleyen ulusal marşımız İstiklal Marşı’nın ortaya çıkış hikayesine ve nasıl bir ortamda kaleme alındığına gelin yakından bakalım.
Bu millete bir marş lazım:
1920 yılı. Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın dört bir köşesinden gelen emperyalist devletlerin ve onların maşalarının işgali altındadır. Anadolu ayaklanmış ve Kurtuluş Savaşı’nı resmen başlatmıştır. Bu sürecin kontrolü, 23 Nisan 1920’de oluşturulan Millet Meclisi’ndedir. Türk milleti canla başla savaşım ediyor olsa da tünelin ucunda bir ışık görmek maalesef daima mümkün değildir.
Bu süreçte Maarif Vekaleti’nin doğrusu bugünün Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın aklına bir şiir yarışması fikri gelir. Bu şiir, kanının son damlasına kadar vatanını savunma eden Türk milletine kendini hatırlatacaktır. Bu şiir; Türk milletine ümit verecek, inanç aşılayacak, bir an olsun korkmamasını söyleyecek ve bu vatanın elbet kurtulacağını haykıracaktır.
Şairlerimizin dikkatine:
Mustafa Kemal tarafınca da onaylanan bu şiir yarışması, 1920 tarihinde ulusal mücadeleyi destekleyen gazetelerde şu metinle duyuruldu;
“Şairlerimizin dikkatine:
Milletimizin dahili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı, Umur-u Maarif Vekili Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu yarışma, 23 Kanun-u evvel yıl 36 evveliyatına kadar olup bir heyeti edebiye tarafınca, gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir.
Ve gene laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ek olarak bir yarışma açılacaktır. Tüm müracaatlar Ankara’da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.”
Son müracaat zamanı olan 23 Aralık 1920’e kadar yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. Bu şiirlerin şairleri içinde Kâzım Karabekir ve Hüseyin Suat Yalçın benzer biçimde mühim adlar de vardı. Maarif Vekaleti tarafınca meydana getirilen incelemede maalesef bu şiirlerden hiçbiri yeterince iyi bulunmadı. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in aklına, yarışmaya katılmayan bir isim geldi.
“Milletin başarıları para ile övülemez.”
Ozan Mehmet Akif, ulusal mücadelenin en büyük destekçilerindendi. Camilerde konuşmalar yapıyor, gazetelerde sayısız yazı kaleme alıyor ve insanları bu mücadeleyi desteklemeye çağrıyordu. Sadece ulusal marş yarışmasına katılmamıştı. Şundan dolayı onun için milletin başarıları para ile övülemezdi. Akif, para ödülü olduğundan yarışmaya katılmamıştı.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey’in 5 Şubat 1921 tarihindeki mektubu ile bir şiir yazmaya çağrı edilen Mehmet Akif, para almamak kaydıyla bu daveti kabul etti. O dönem yaşamış olduğu Ankara’da bulunan Taceddin Dergâhı’ndaki odasına kapanmış oldu ve başladı Türk ordusuna ithaf etmiş olduğu benzersiz şiiri yazmaya.
İstiklal Marşı, temenniler eşliğinde kabul edildi:
Mehmet Akif tarafınca kaleme alınan İstiklal Marşı, ön elemeyi geçen yedi şiir ile beraber Mustafa Kemal başkanlığında 12 Mart 1921 tarihinde toplanan meclis oturumunda okunan ilk şiirdi. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafınca okunan şiir, tüm meclis tarafınca ayakta alkışlandı, yeniden okundu ve diğerlerinin okunmasına gerek görülmeden oy çokluğuyla kabul edildi.
Millet Meclisi tarafınca kabul edilen bağımsızlık Marşı, ulusal mücadeleyi destekleyen tüm gazetelerde gösterildi ve ülkenin dört bir yanında savaşım veren cephedeki askerlere gönderildi. Mehmet Akif tarafınca kabul edilmeyen 500 liralık ödül, o dönem yoksul kadın ve evlatların bakımı için kurulmuş olan Darülmesai’ye bağışlandı. Akif, bu şiiri Türk ordusuna ithaf etmiş olduğu için hiçbir kitabına ve hatta tüm şiirlerinin toplandığı Safahat’e bile eklememiştir.
İstiklal Marşı’nın bestecisi kimdir?
İstiklal Marşı, Türk milletinde büyük bir coşku uyandırmıştı sadece bir taraftan savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. Bundan dolayı marşın bestelenmesi iki yıl ertelendi. 12 Şubat 1923 tarihinde İstanbul Maarif Müdürlüğü tarafınca bir beste yarışması açıldı. Mehmet Akif tarafınca kaleme alınan İstiklal Marşı, yarışma kapsamında 24 değişik şahıs tarafınca bestelendi.
Ülkedeki zor koşullar devam etmiş olduğu için yarışma nihayete eremedi ve ülkenin değişik yerlerinde, değişik besteler okunmaya başladı. Bir süre Ankara’da Osman Parlak zeka Bey’in, İstanbul’da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey’in, İzmir’de İsmail Zühtü Bey’in ve Edirne’de Ahmet Yekta Bey’in besteleriyle okundu İstiklal Marşı.
1924 senesinde toplanan kurul, ilk olarak Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Sadece sonrasında 1930 senesinde değiştirildi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Parlak zeka Üngör tarafınca meydana getirilen bugün de kullandığımız beste kabul edildi. Şiirin yalnızca ilk iki dörtlüğü marş olarak söylenmektedir. 2013 senesinde beste üstünde bazı düzenlemeler yapılmıştır.
‘Tanrı bu millete tekrar İstiklal Marşı yazdırmasın’
İstiklal Marşı, bugün olduğu benzer biçimde yazıldığı dönemde de bazı kesimler tarafınca eleştiriliyor ve hatta tekrardan yazılmasından bahsediliyordu. Hastalanılmış olduğu dönemde ziyaretçilerinden biri Mehmet Akif’e, İstiklal Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı diye sordu. Akif’in cevabı ise hepimizin kulağına küpe olacak cinstendi; “Tanrı bu millete tekrar bağımsızlık marşı yazdırmasın.”
10 kıtası ile İstiklal Marşı:
-Kahraman Ordumuza-
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten son olarak ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir sadece.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu sertlik bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonrasında helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi deli bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim inanç dolu göğsüm benzer biçimde serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl bu şekilde bir îmânı boğar,
“Uygarlık!” söylediğin tek dişi kalmış canavar?
Dost! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Dünyaya gelecektir sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, bir ihtimal yarın… bir ihtimal yarından da yakın.
Bastığın bölgeleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu aden vatanı.
Kim bu aden vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, tüm varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur sadece emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
O vakit vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred benzer biçimde yerden na’şım;
O vakit yükselerek Arş’a kıymet, bir ihtimal başım.
Dalgalan sen de şafaklar benzer biçimde ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın özgürlük;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin en kıymetli değerlerinden ve Türk milletinin bağımsızlığının sembolü olan İstiklal Marşı hakkında bilmeniz gerekenler ve yazılış hikayesinden bahsettik. Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.