Ahlak daima din ile ilgili olmak zorunda değildir. Psikolog Lawrence Kohlberg de tam bu düşünceden hareket ederek oluşturduğu ahlak gelişim evrelerine dini asla katmadı. Ahlak gelişimini 3 aşamaya ayırdı.
Ahlakın ne olduğu mevzusundaki tartışmaların zamanı insanlık zamanı kadar eski denebilir. Her devrin filozofu da ahlakın kendisine nazaran tanımını yapar. Meydana getirilen tanımların bir kısmı bizlere ulaşsa da bir kısmı vakit içinde o uygarlıkla birlikte kaybolup gider.
Meydana getirilen tanımlar içinden Platon şeklinde evrensel ahlak ilkelerinin olamayacağını savunanlar olduğu şeklinde Sokrates şeklinde insanların davranışları değişse de evrensel etik değerlerin değişmeyeceğini savunanlar da oldu. Bu münakaşa günümüzde hala devam ediyor. Evrensel ahlak kurallarının bulunduğunu düşünenlerden biri de psikolog Lawrence Kohlberg. Yalnız düşünmekle kalmayıp yapmış olduğu deneylerle etik gelişim evrelerini de oluşturmuştur.
Kohlberg’e nazaran ahlak; doğru-yanlış, iyi-kötü ile ilgili akıl yürütmektir.
Kohlberg’e nazaran ahlak bilişsel düzeyde tüm dinlerden bağımsız olarak gelişir. Gelişme sürecinde şahıs; iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın ne olduğu üstünde bilgili bir yargılama yapar. Yapmış olduğu bu yargılama sonucunda bir karar verir ve verdiği bu karar sonucunda bir davranışta bulunur. Tüm bu süreç beyinde gerçekleştiği için de Kohlberg, ahlakı kişinin akıl yürütme kapasitesine bağlı deneyimsel bir alan olarak görür.
Ahlakın gelişiminin üç evre ve altı basamak şeklinde bulunduğunu düşünen Kohlberg’e nazaran şahıs bir ahlak gelişim evresini tamamlamadan diğerine geçemez ve ahlak gelişim evreleri birbirlerini sırasıyla takip eder.
Biri tamamlanmadan diğerine geçilemeyen bu ahlak dönemleri aşıldıkça şahıs toplumsal çevrenin de katkısıyla bazı öğrenmeler gerçekleştirir. Öğrenmeleri sonucunda da bazı tecrübeler edinir. Kazanılmış olduğu bu tecrübeler kişiyi olgunlaştırır.
1. Anane Öncesi Dönem: Biz anne babamızdan bu şekilde gördük!
Bu dönemdeki kişinin doğruları ve yanlışları olmaz, onun doğruları ve yanlışlarını içinde bulunmuş olduğu kültür belirler. Bu dönem kendi içinde ikiye ayrılır:
a. Ceza ve itaat: İşlediğim suçun sebebi mühim değil, kabahat ne kadar büyükse ceza o denli büyük olmalı.
Bu dönemdeki kişiler için olayların ardındaki niyet mühim olmaz. Olaylar kasıtlı yapılmamış olsa dahi yapılmaması ihtiyaç duyulan bir şey ise ceza olmalı. Cezadan kaçmak için her şey yapılmalı bu dönemdeki kişilerin felsefesidir.
b. Araçsal ilişkiler (saf çıkarcı eğilim): Her şey karşılıklıdır.
Bu ahlak gelişim evresindeki bireyler olayların ardında kasıt olup olmadığını artık anlayabilirler. Öteki insanların ihtiyaçlarının da farkındadırlar fakat hala en ön sırada kendi çıkarları bulunur. “Benim için bunu yaparsan ben de senin için onu yaparım” mantığı ön plandadır.
2. Geleneksel Dönem: Beni de alın aranıza beni de…
Bu gelişim evresindeki kişiler içinde bulundukları grubun kurallarıyla hareket edip o grup tarafınca benimsenmeye çalışırlar. İçinde bulundukları grubun çıkarları kendi çıkarlarından ilkin gelir. Bu dönem de kendi içinde iki alt aşamadan oluşur:
a. Kişiler arası uyum eğilimi: Bakın en iyi benim.
Empatisi gelişen bu bireylerin benmerkezciliği azalır. Başkaları tarafınca onaylanmak en büyük arzusu haline gelir. İçinde bulunmuş olduğu grubun üyelerine yardım etmek onu mutlu eder.
b. Kanun ve seviye eğilimi: Kaide her neyse o.
Yetişkinlerin çoğunun bu zamanda olduğu düşünülüyor. Mühim olan kurallardır. Kurallar değiştirilemez, esnetilemez, kesinlikle uyulması gerekir felsefesi bu döneme hakimdir.
3. Anane sonrası Dönem: Kafama ne yatarsa o!
Ahlak gelişiminin son evresidir ve kendi içinde ikiye ayrılır. Bu zamanda kişi ahlak ilkelerinin hepsine hakimdir. Uymak istediği ilkeleri içinde bulunmuş olduğu gruptan ve otoriteden bağımsız olarak seçer.
a. Toplumsal Sözleşme eğilimi: Temel hak ve özgürlükler ilkin gelir.
Toplumsal kuralları ve değerleri eleştiri süzgecinden geçiren bu dönemdeki bireyler için en mühim kavramlar insan hakları ve özgürlük şeklinde kavramlar olur.
b. Evrensel ahlak ilkeleri eğilimi: Burası zirve.
Son aşamadır ve kişi için en mühim mevzu tüm insanların eşit olması ve adalettir. Konuşulan kavramlar genel olarak soyut hale bürünmüştür. Burada kişi tüm insanların menfaatlerini düşünerek her insanın insanca yaşaması gerektiğine vurgu yapar ve buna yönelik ahlak kurallarını kendisi oluşturur.
Not: Kuram, ahlak gelişim basamaklarının sayıca azca olduğu ve toplumu yanstımadığı yönünden eleştirilir. Eleştirilen öteki bir nokta ise Kohlberg’in, kuramı oluştururken dini tamamen görmezden geldiği görüşüdür. Fakat din toplumlarda oldukça yaygındır ve kişiler etik ilkelerini doğal olarak olduğu dine nazaran de oluşturabilirler.
Kaynaklar: 1, 2, 3,
İLGİLİ HABER
Etik Çöküş Yaşadığına İnanan Toplumların ‘Sistemi Sarsacak Ölçüsüz Liderleri’ Seçtikleri Bilimsel Olarak Kanıtlandı
İLGİLİ HABER
Araştırmaya Gore Suni Zekâ, İnsanlar Yerine Etik Seçimler Yapabilir