DÜNYA

Son 1 Ayda Meydana getirilen 10 Mühim Uzay Keşfi

Ağustos ayı uzay emekleri açısından hareketli bir ay oldu. NASA’nın Ay görevi Artemis’in şanssız başlangıcından Rusya’nın uyduları kör etme projelerine kadar yaşanmış olan tüm mühim gelişimleri derledik.

Her ay yaşanmış olan en mühim uzay gelişmelerini ve keşifleri derlediğimiz içerik serimizde Ağustos ayında kalabalık bir gündemle geldik. Geçtiğimiz ay süresince hem yeni keşifler hem de mühim gelişmeler adına pek oldukca şey yaşandı.

NASA’nın yeni insanlı Ay görevi Artemis’in talihsiz ilk fırlatma denemesinden Rusya’nın yörüngedeki uyduları adeta kör edeceği projesine kadar kaçırmamanız ihtiyaç duyulan tüm haberler aşağıda, keyifli okumalar!

Geçtiğimiz bir ayda öne çıkan uzay haberleri

Rusya, yörüngede dönen uyduları ‘kör edeceği’ yeni bir lazer tesisi inşa ediyor

Dünyamızın yörüngesinde dönen oldukca sayıda uydu var ve her bir uydunun değişik görevleri var. Bu uyduların kimileri ise ülkelerin ‘casus uyduları’.

Rusya, bu uydularla savaşım etmek için yeryüzünde konumlanacak yeni bir lazer tesisi inşa etmeye başladı. Amaç ise uyduların optik sensörlerini ‘kör ederek’ ülkenin üstünde çalışmalarını ve veri almalarını engellemek. 

Bu türden bir lazerin geliştirildiğine ve başarıyla çalıştığına dair hemen hemen bir örnek yok sadece eğer Rusya bu mevzuda başarı göstermiş olursa bunun gelecekte uyduları direkt işlevsiz hale getiren projelerin de geliştirilmesinin önünü açacağı düşünülüyor.

Kalina ismine haiz yeni lazerin alçak yörüngede dolaşan casus uyduları hedef alabilecek şekilde geliştirildiği ve 100,000 kilometrekarelik bir alanı uyduların ‘gözlerinden’ koruyabildiği söyleniyor. Rusya, 2019 senesinde oldukca daha kuvvetsiz bir başka ‘uydu lazer silahını’ kullandığını iddia ediyor sadece bu doğrulanmış bir data değil.

İLGİLİ HABER

Rusya, Internasyonal Uzay İstasyonu’ndan Ayrılacağını Resmen Duyurdu!

James Webb, evrendeki en uzak yıldızın yeni bir görüntüsünü elde etti

Geçtiğimiz ay görevine resmen başlamış olan James Webb Uzay Teleskobu’nun en birincil görevlerinden biri ilk yıldızları ve galaksileri görüntüleyerek evrenin oluşumuna dair sorularımızı yanıtlamak. Göreve başladığından beri pek oldukca mühim görüntü ve veri elde eden James Webb’den gelen yeni bir görüntü ise evrendeki en uzak yıldıza göz atmamızı sağlıyor.

James Webb’den gelen bu görüntünün bir köşesinde, hemen hemen bu senenin başlarında Hubble Uzay Teleskobu tarafınca keşfedilen, evrendeki en uzak yıldız olan Earendel görüntülendi.

Elde edilmiş görüntü detaylı ve ‘büyüleyici’ bir görüntü olmasa da, bilim adamları için oldukça mühim. Bundan dolayı bu türden evrenin genç dönemlerinde oluşmuş, yaşlı ve oldukca uzak yıldızların gözlemlenmesi için kütleçekimsel merceklenme yönteminden faydalanarak pek oldukca veri elde edebileceğimizi gösteriyor.

James Webb her ne kadar oluşan birinci nesil galaksi ve yıldızları gözlemlemek için geliştirilse de, bu gök cisimleri oldukca uzakta olduğundan direkt tek tek gözlemlenemeyeceği düşünülüyordu. Sadece elde edilmiş bu veriler, milyarlarca yıl ilkin oluşan yıldızlar üstünde bile düşündüğümüzden daha detaylı incelemeler ve gözlemler yapabileceğimize işaret ediyor. 

İLGİLİ HABER

James Webb’den Bir Büyüleyici Fotoğraf Daha: Karşınızda Adeta Bir ‘Yıldız Fabrikası’ Olan Tarantula Bulutsusu

Evrendeki karanlık maddenin en eski izleri ilk kez tespit edildi: 12 milyar yıl geriye gidiyor…

Karanlık madde, evrenin neredeyse %80’ini kaplayan sadece hemen hemen hakkında oldukça azca bilgiye haiz olduğumuz ‘gizemli’ bir madde. Onun bu ‘gizemli’ unvanına haiz olmasının sebebi ise direkt gözlemlenememesi ve enerji ya da ışık yaymaması.

Sadece her ne kadar direkt gözlemleyemeseler de bilim adamları karanlık maddenin varlığını ve yapısını araştırmaya devam ediyorlar. Yeni elde edilmiş veriler ise karanlık maddenin şimdiye kadarki en eski izlerini gözler önüne seriyor.

Japonya Nagoya Üniversitesinden bilim adamları, ‘kozmik mikrodalga arkaplan ışıması’ndan yararlanarak karanlık maddenin en eski izlerini aradılar ve 12 milyar yıl ilkin oluşan erken galaksilerin çevresinde karanlık madde izlerine rastladılar.

Kozmik mikrodalga arkaplan ışıması, evrenin oluşumundan ortalama 380 bin yıl sonrasında özgür kalan ve günümüze kadar ulaşan fotonlardan geriye kalan enerjinin oluşturduğu ‘izdir’ diyebiliriz. Evrenin neresine bakarsak bakalım, bu radyasyonu görebiliyoruz ve haritalandırmış durumdayız. 

Araştırma ekibi de kozmik mikrodalga arkaplan ışımasını kullanarak gözlerini evrenin derinliklerine dikti ve 12 milyar yıl öncesinde karanlık maddenin izleri bulunduğunu tespit etti. Sadece ekibin açıklamalarına gore elde edilmiş veriler, karanlık madde ile ilgili şimdiye kadar ‘doğru’ kabul edilen pek oldukca kuram ile çatışıyor. 

Ekip, en mühim bulgunun karanlık maddenin yapısı ile ilgili bulunduğunu ifade ediyor. Karanlık maddenin evrenin erken evrelerinde daha yoğun olması gerektiğine işaret eden kabul görmüş Lambda-CDM modelinin aksine, ekibin elde etmiş olduğu veriler karanlık maddenin daha azca ‘yoğun’ şekilde kümelenmiş yapıda olduğuna işaret ediyor. Ekip, elde edilmiş verileri doğrulamak için daha çok araştırma yapılması icap ettiğini vurguluyor.

İLGİLİ HABER

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı Üç Senelik Uykusundan Uyandı: Karanlık Maddenin Gizemlerini Çözmeye Çalışacak

Dinozorların sonunu getiren ikinci bir gök taşı olabileceği tespit edildi

Bundan 66 milyon yıl kadar ilkin dünyaya 12 km çapında bir gök taşı çarptı ve bu yıkım, o dönemde gezegenimizi domine eden dinozor türünü gezegenden sildi… Yeni keşfedilen bir başka krater ise aynı dönemde ikinci bir dev gök taşının daha gezegenimize çarpmış ve dinozorların yok olmasında etkili olmuş olabileceğini gösteriyor.

Dünya’ya düşen gök taşı vakalarını günümüzde de yaşıyoruz sadece her neyse ki bu göktaşları bir çok süre atmosfere giriş yaparken parçalanıyor ve ya gezegenimize asla ulaşmıyor ya da ufak parçalar halinde geliyor. Sadece geçmişten günümüze {hiç de} küçük boyutlarda olmayan oldukca sayıda gök taşının gezegenimize çarptığını geride bıraktıkları dev kraterlerden tespit edebiliyoruz.

Batı Afrika’da sürdürülen bir araştırmada da yerin ortalama 1300 metre altında bir tür krater ortaya çıkarıldı. 900 metrelik su ve 400 metrelik tortu kalıntısının altında keşfedilen kraterin çapının ortalama 8 km olduğu belirtilirken araştırmacılar bu büyüklükte bir kratere sebep olan gök taşının vermiş olabileceği hasarı ve etkilerini de simüle etti.

Batı Afrika’da kıyıdan ortalama 400 km uzakta okyanus tabanında keşfedilen bu kraterin o dönemde okyanus yatağına 5.000 megaton TNT gücüyle çarptığını ve 10 km genişliğinde bir ateş topu üretecek güçte bulunduğunu hesapladı. Ortalama 7 büyüklüğünde bir deprem oluşturmuş olabileceği kabul edilen asteroidin çarpma anında yarattığı sıçramanın 2 km kadar yükselmiş olabileceği, kıyıya ulaşan dalgaların büyüklüğünün ise 100 km’ye ulaşabileceği tespit edildi.

Ender krateri isminde olan bu kraterin çevresindeki katmanları da inceleyen ekip, tıpkı dinozorların sonunu getirdiğini bildiğimiz gök taşı olayında olduğu benzer biçimde, ortalama 66 milyon yıl öncesine tarihlendiğini söylüyor.

Ekibe gore dinozorları yok eden asteroid Dünya’ya gelirken parçalanmış ve bu parçalar değişik büyüklüklerde birkaç saat yada gün içinde Dünya’ya çarpmış olabilir. Bir başka düşünce ise bu iki gök taşının asteroid kuşağında parçalanan aynı asteroidin parçaları olarak birkaç milyon yıl arayla gezegenimize düşmüş olabileceği.

Sadece ekip hemen hemen bu verileri doğrulamış değil şundan dolayı şu an için su ve tortu altında kalan bu krater yalnızca sismik veriler kullanılarak incelenmiş durumda. Gelecek yıllarda ise yeni araştırmalar ve daha büyük bir vazife ile kraterin yakından incelenmesi planlanıyor.

İLGİLİ HABER

Müzelerde Sergilenen Dinozor İskeletlerinin Tamamının Gerçek Kemiklerden Oluştuğunu Sanıyorsanız Yanılıyorsunuz! İşte Sebebi…

Şimdiye kadar keşfedilen, Dünya’ya en yakın süper kütleli kara delikler görüntülendi

NGC 7727 adlı, bundan ortalama 1 milyar yıl ilkin başlamış olan çarpışma ile iki galaksinin birleşmesiyle oluşan dev galaksiyi görüntüleyen bilim adamları, galaksinin kalbinde ‘kozmik bir dans’ başlatmış iki süper kütleli kara delik tespit etti.

Galaksiler milyonlarca, milyarlarca senelik ömürleri süresince ara sıra civarlarındaki bir başka galaksi ile ‘çarpışıp’ birleşebiliyorlar ve ortaya yeni bir galaksi çıkıyor. NGC 7727 de o galaksilerden biri ve ortalama 1 milyar yıl ilkin başlamış olan bir birleşmenin eseri. Bu galaksiyi fotoğraflayan bilim adamları, çarpışma öncesinde her biri kendi galaksisinin merkezinde bulunan sadece çarpışma sonrası birbirine çekilen iki süper kütleli kara deliği NGC 7727’nin merkezinde görüntüledi.

Bu iki süper kütleli kara delik, şimdiye kadar tespit edilen, galaksimize ve dolayısıyla Dünya’ya en yakın süper kütleli kara delikler oldu. Yalnızca 1600 ışık yılı uzaklıkta olan iki kara deliğin ortalama 250 milyon yıl sonrasında birleşerek yeni ve daha kuvvetli bir süper kütleli kara delik oluşturacağı ifade ediliyor. Bu türden birleşmelerin ve kara delik oluşumlarının incelenmesinin gelecekte Andromeda ile birleşecek galaksimizi nelerin beklediğine dair araştırmalara güç katacağı söyleniyor.

İLGİLİ HABER

Kara Deliklerin Çarpışması Evrenin Sırrını Açığa Çıkarabilir! Peki Nasıl?

Mars yüzeyinde ufak bir ağacın üretebileceği kadar oksijen üretildi

Bildiğiniz suretiyle Mars, insanlık için Ay’dan sonrasında ikinci ayak basılacak gök cismi olarak gösteriliyor. Yürütülen araştırmalar ve meydana gelen görevler ile Mars yüzeyinde insan yaşamına uygun ortam oluşturma ve koşulları iyileştirme hedefleniyor. 

Bu bağlamda NASA 2020 senesinde Perseverance’i Mars’a göndermişti. Perseverance ile beraber Mars’a gönderilen Moxie adlı uzay aracından güzel bir haber geldi. MIT tarafınca geliştirilen ve karbondioksiti parçalayarak oksijen üreten cihazın gece, gündüz ve değişik hava koşullarında kontrol edilmiş olduğu ve her seferinde bir saatlik çalıştırmalarla 6 gram oksijen üretmeyi başardığı duyuruldu. Bunun, ufak bir ağacın ürettiği oksijen miktarı ile eşit olduğu söyleniyor. Moxie’nin oksijen üretimi ilk kez ortalama bir yıl ilkin duyurulmuştu.

Moxie’nin şimdiye kadar 7 kez çalıştırıldığı ve her seferinde tertipli şekilde oksijen üretmeyi başardığını söyleyen bilim adamları, önümüzdeki dönemde daha uzun soluklu çalıştırmalar gerçekleştireceklerini ve daha çok oksijen üretilmesinin hedeflendiğini beyan etti.

İLGİLİ HABER

NASA’nın Mars Kaşifi Perseverance, Kızıl Gezegen’de Yeni ‘Su İzleri’ Buldu: Yaşam Kalıntıları Aranacak

NASA’nın insanlı Ay görevi Artemis’in ilk fırlatması iki kez ertelendi!

Ağustos ayının kim bilir en heyecanlı haberlerinden biri NASA’nın Artemis görevinin ilk fırlatmasının gerçekleşecek olmasıydı. Toplamda 3 fırlatma aşamasıyla gerçekleşecek olan görevin bu ilk fırlatmasında astronotlar olmayacaktı. Sadece ne yazık ki fırlatma ilk denemede gerçekleşemedi, ikincide de problem yaşanınca vazife açıklanmayan ileri bir tarihe ertelendi. 

Yaşanmış olan yakıt sızıntısı sebebiyle iki kez iptal edilen fırlatmaya sebep olan bu probleminin çözüldüğüne yönelik açıklama ise geçtiğimiz günlerde geldi. Sızıntı sonrası yakıt depolarının 17 Eylül’e kadar tekrardan doldurulması ve fırlatmanın 27 Eylül tarihinde gerçekleşmesi hedefleniyor.

İLGİLİ HABER

İnsanlığı Ay’a Geri Götürecek Artemis Roketini Yapboz Benzer biçimde Parçalarına Ayırıp İnceledik! Hangi Parça Ne İşe Yarıyor?



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.