Uncategorized

“Onlarca Bitcoin’i Iyi mi Çarçur Ettim?”

Toplumsal medyadan anladığımız MySpace idi, hâlâ MSN’den şarkı paylaşılarak söz sokuluyordu, forumlarda şekilli imzalar modaydı ve ben, teknoloji meraklısı bir geri zekalı idim. Toplanın, bu onlarca Bitcoin’i iyi mi boşa harcadığımın hikayesidir, anlatıyorum.

Geçmişe gitme fırsatı bulsa insanların değiştireceği pek oldukca hataları vardır. Kimisi sevip de söyleyemediği zamanlara hayıflanır, kimisi bazı fırsatları iyi mi teptiğine yanar, her insanın içinde bir uktesi kalmıştır. Benimkisi aslına bakarsak bir hata değil, yeni bir hızla gelişen teknolojinin iyi mi çalıştığına yönelik merak.

Geçtiğimiz günlerde YouTube kanalımızdan bir video yayınlamış ve o videoda 1 milyon TL’lik Bitcoin almıştık. O videoda pek oldukca kişinin hayallerini süsleyen bir meblağ karşılığında aldığımız Bitcoin ise 2,71 tane olmuştu. 2,71 tane, benim çarçur ettiklerime kıyasla neredeyse hiçbir şey…

Her şey internette boş boş gezdiğim bir dönemde başladı

internet cafe

Memleketin dört bir yanında web kafelerin bulunmuş olduğu, 1024 MB webin “Abi oldukca başka bir hız” olarak anlatıldığı dönemlere geri dönelim, zira hikayenin başlangıcı orada. Bugün milyon lira verip üç tane alamadığımız Bitcoinler, o zamanlar internette forumlarda dağıtılıyor. 

Benim de bu teknoloji ile ilk tanışmam da o zamana denk geliyor. Anadolu liselerinin “Anadolu Lisesi” olduğu zamanda, sayılı okullardan birinden mezun olduğum için İngilizcemin ateş ettiğine inanıyor, hepimiz Türkçe forumlarda gezerken ben yabancı sitelerde fink atıyorum. Her web kafede bir tane bulunan yarı-çırak devamlı mekanda takılan çocuk benim. Sonrasında üniversite sınavları falan gelmiş, tüm dostlarım bir bölgelere okumaya gitmiş fakat ben aylaklığın dibini ekmekle sıyırmakla meşgul olduğum için üniversiteye de geç girmişim. Her neyse ki bölümüme ilk birkaç binde girdim de “Çocuğun hedefleri varmış” dediler. Yoktu.

O dönemde internette gördüğüm bir proje oldukça ilgimi çekmişti. Zamanında anladığım kadarıyla “Hacı merkezi bankalara gerek yok, her şey dijital madem o vakit ikimiz de dijital para yaptık, hepimiz her insanın hesabını bilebilsin, hep birlikte muhasebe tutalım” mantığıyla ortaya çıkmış olan bu paranın adı Bitcoin idi. Bana mantıklı da gelmişti.

Tamam da nerede geçiyor bu Bitcoin?

Bitcoin

Benim bu teknoloji ile tanıştığım dönemde hiçbir yerde geçmiyordu. Aslına bakarsanız o yüzden de birazdan anlatacağım şekilde onlarcasını bulduğum ilk fırsatta çarçur etmeyi başardım. Ha benim dahil olduğum kategoriyi üniversitede öğrenecektim, sonrasında da bu kadar öngörülü kişilerin arasına iyi mi karıştığımı da merak edecektim. Adeta parası olmayan bir Batman şeklinde kalıyordum bu grupta. 

Bitcoin’i yaygınlaştırmak isteyen insanoğlu, o dönemde ellerinden geleni yapıyordu. Buna internette insanlara kripto para dağıtmak da dahildi. Şu şekilde diyeyim, Bitcoin hakikaten bugün kullandığımız 1 TL’ler boyutunda madeni paralar şeklinde üretilseydi, 10 dolar verdiğinizde üzerinize kürek kürek Bitcoin atarlardı. Investopedia’da da görebileceğiniz suretiyle Bitcoin’in 2010 fiyatı 0,0008 ila 0,08 dolar içinde değişiyordu. Gerçek bir mal şeklinde kıymeti 100’e katlanabilen bu varlığı bekletmek yerine derhal gidip yiyecek de bana nasip oldu.

Mobil oyunlara ve internete Bitcoin dökmek:

bitcoin

Elime geçen Bitcoinleri harcamanın yolunu da doğal ki ilk olarak web sitelerinden öğrendim. Yabancı forumlarda bahsedildiğine nazaran bazı esrarengiz diyarlarda Bitcoin ile oyunlar ve tarayıcı oyunları için bazı özellikler satın alabiliyorduk. Okula doğru muntazam gitmediğime ve bedavadan gelen paraya kıymet vermediğime nazaran koşa koşa gidip gece alarm kurup kalkarak oynadığım oyunlara bu parayı dökebilirdim. Çok büyük gerizekalılık olduğu mevzusunda kısmen size katılıyorum. 

Hayır oyunlara o denli Bitcoin’i döktükten sonrasında sevgili bulmasaydım da bari kullansaydım paranın karşılığını fakat o da olmadı. Oyunları boşladım, hesapları arkadaşlara emanet ettim, sağ olsunlar ne var ne yoksa üzerine yatma yoluna gittiler. Hoş ben de bezmiştim o şekilde oyun oynamaktan ya her neyse. Canları sağ olsun, parasız coin onlardan kıymetli değil.

Kimmişim peki ben? Kimdir bu uyarlama grupları?

innovators

Üniversitede yeniliklere ve yeni ürünlere adaptasyonun süreçlerini öğrenene kadar hakikaten kendimi tarifsiz bir mal, benzersiz bir salak olarak görüyordum. Sonradan öğrendim ki “innovators” adında olan bir kategoride yer alıyormuşum. Bu kategoride yer edinen insanoğlu -ben hariç- fütürist, vizyoner ve yenilikleri denemeye hatta bu uğurda para harcamaya istekli kişiler. Neye benzediğini bile bilmeden ilk katlanabilir telefonları sipariş edenler var ya, onlar bu grup işte. Ben de bu gruptaymışım fakat ölüm grubuna düşmüşüm birazcık… 

Ülkemizin şartlarında bu grupta olmak ne yazık ki birazcık zor, bilhassa gençlerimizin bu grupta yer almak için can attığına yemin edebilirim fakat ispatlayamam. Yeri gelmişken kalan grupları da yazayım bari, yeni teknolojilerin tutup tutmayacağı mevzusunda ilk grup diyebileceğimiz ve tesiri güçlü, sayıca azca olan, bir anlamda piyasanın influencerları early adopters ikinci grup oluyor. 

Üçüncü grupta ise artık early majority adında olan grup yer ediniyor. Bu grup işin içine girdiğinde bir teknoloji, düşünce ya da ürün tepe noktasına yaklaşmaya başlıyor. Katlanabilir telefon örneğinden devam edersek artık katlanabilir telefon görmemiz düzgüsel hale vardığında bu grup etken oluyor.

Peşinden da late majority grubu geliyor. Bu grubu “Abi telefonu 5G’siz/katlanamayan/X’siz alacaksan asla alma” demeye başladığımız dönemde aygıt alanlar olarak düşünebiliriz. Artık yeni bir teknoloji oturduğunda bu teknolojiye geçmek durumunda kalan, herkesten sonrasında gelen tayfa bu. 

Son kategori ise laggards adında olan ufak grup. İlk başta aldığımız katlanabilir telefonun yerine yenisini aldınız ve eskisini annenize verdiniz diyelim. Sonrasında daha başkasını aldığınızda 2. aldığınız telefonu da annenize verdiniz. Anneniz de boşa çıkan telefonu artık “Çok da fazla fazla bir şey lazım değil, alo desin yeter” diyen büyükannenize verdi. Nineniz bu durumda laggard olarak geçiyor. Hatta hepsi nineler kadar pamuk değil, direnme edip geçmemeyi de seçebiliyorlar. 

Bu kavramları İngilizce olarak yazdım zira hepimiz kendisine nazaran çevirisini yapmış. Genel kullanımda ise sırasıyla Yenilikçiler – Öncüler – Erken Çoğunluk Sağlayıcılar – Geç Çoğunluk Sağlayıcılar – Gelenekçiler olarak adlandırılıyorlar. 

Bir teknolojiyi denerken afallamak fena müdür?

gelecek

Yeni bir şeyi birileri denemez ve ondan bir netice çıkarmazsa elimizde ne veri ne de data olmaz. Benim durumumda Bitcoin tamamen kıymeti sıfıra düşen ve kimsenin kullanmadığı, internette “Bir zamanlar dijital paranın öncüsü olsun diye yapılmış fakat unutulmuş para: Bitcoin” diye içeriklerde okuduğumuz bir şey de olabilirdi. Geçmişe gidip kendimize “İleride bunlar oldukca para edecek” deseydik bile dürüst olalım çoğumuzun geçmişteki hali “Hadi oradan” derdi. Önemli olan yeni teknolojileri tecrübe etmek, yaşamımıza ilave edip katamayacağımıza bakmak, hatta oluşturmak. 

Artık bilişim ve dijital dönüşüm çağlarında yaşıyoruz. Bir zamanlar söylenen “Tren firar etti” sözcüğü günümüzde geçerli değil, artık Tren 4.0 var. O tren aynı anda dünyanın her yerinde. Yapmamız ihtiyaç duyulan tek şey, maddi ya da fizyolojik anlamda yapamıyorsak bile fikir anlamında yukarıdaki ilk gruplara yönelmek. 

Netice olarak ben forumlarda topladığım, 1-2 dolara aldığım kripto paralarla oldukça eğlendim. Dahası okulu da bitirdim, sonradan açıldım akademisyen oldum, burada editör oldum. Çalıştığım konulardan biri de blok zincirler ve akıllı kontratlar. Şu demek oluyor ki o 1-2 dolara bugünün değeriyle baktığımızda bir ihtimal oldukca şey kaçırdım fakat hayatımın geri kalanı için oldukca mühim bilgiler kazandım, kaldı ki düşündükçe daral bassa, kendimi paralasam bir şey değişmeyecek.

Sınavların adım atmak suretiyle olduğu bu zamanda siz de en azından geleceği zihninizde tasarlamaktan ve denemekten korkmayın. Başka bir Gelin Bakın Ne Anlatacağım yazısında görüşmek suretiyle, o zamana kadar internet sitemizdeki öteki içeriklerle de keyifli zaman geçirebildiniz. Bir de bu kadar yazıyı üşenmeden okuduysan sana helal olsun sevgili okur, sen tuttuğunu koparır, kafana koyduğunu yaparsın!



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.