Son 1 Ayda Meydana getirilen 10 Mühim Uzay Haberini Özetledik!

Temmuz ayı uzay bilimleri için çığır açıcı gelişmelerin yaşandığı, dolu dolu geçen bir ay oldu. Geçtiğimiz bir ayda yaşanmış olan tüm mühim gelişimleri ve uzay haberlerini derledik!
İnsanlık olarak kendi varoluşumuzu, evrenin gizemlerini ve yaşam arayışı şeklinde büyük meraklarımızı gidermek için binlerce senedir uzaya bakıyoruz. Bunca gelişmeye karşın bu mevzuda halen daha limitlerimiz var sadece geçtiğimiz Temmuz ayı süresince bu mevzuda pek oldukca mühim gelişme yaşandı.
James Webb Uzay Teleskobu’ndan gelen görüntülerden Internasyonal Uzay İstasyonu’na yönelik eleştiri gelişmelere, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın tekrardan göreve başlamasından karanlık maddeyi daha iyi idrak etmek için atılan yeni adımlara, gelin Temmuz ayında yaşanmış olan tüm eleştiri haberlere göz atalım…
Geçtiğimiz bir ayda öne çıkan uzay haberleri
Temmuz ayının ‘uzay bilimlerinde yeni bir dönemin başladığı ay’ olmasının sebebi: Uzaydaki gözümüz James Webb, resmen göreve başladı!
Geçtiğimiz ayın şüphesiz en oldukca konuşulan gelişmesi, James Webb’in resmen göreve başlamış olması oldu. Bu devasa ve gelişmiş teleskop, bizlere uzaydan ay içinde pek oldukca görüntü gönderdi.
Göreve resmen başlayışı dört tane renkli görüntü ve bir ötegezegene ilişkin, su buharına işaret eden veri seti ile duyurulan James Webb’den gelen bu görsel ve veri setleri, James Webb’in yapabileceklerinin bir önizlemesi olarak değerlendirildi.
James Webb bir taraftan Jüpiter şeklinde sistemimizdeki gezegenlere dair de yeni görüntüler paylaşırken bir taraftan da gözünü en eski galaksilere dikmiş durumda. Hatta öyleki ki birkaç gün arayla iki değişik galaksi görüntüsü gönderen James Webb, bu iki galaksi ile ‘en yaşlı galaksi’ görüntülemede kendi rekorunu kırmış oldu.
James Webb’in temel amaçları içinde evrenin en yaşlı galaksilerini incelemek, galaksilerin evrimi, yaşamın kökenleri ve yıldızların oluşumları şeklinde mevzu başlıkları bulunuyor. Astrofizikçiler ve tüm bilim dünyası, James Webb’in insanlık için uzayda yeni bir çağ başlatmış olduğu mevzusunda aynı fikir.
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, seneler sonrasında görevine tekrardan başladı
Dünyanın en büyük ve en kuvvetli parçacık çarpıştırıcısı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), ortalama 3 senedir yapılması ihtiyaç duyulan bazı geliştirmeler için kapalı haldeydi. Temmuz ayının ilk günlerinde, LHC tekrardan göreve başladı.
Meydana getirilen geliştirmeler ile LHC’nin daha çok parça çarpıştırarak daha çok veri elde etmesi planlanıyordu. Hemen hemen göreve gelir gelmez gelen haberler ise bu geliştirmelerin işe yaradığını kanıtladı.
LHC göreve tekrardan başlayalı hemen hemen birkaç saat geçmişti ki, bilim adamları daha ilkin görülmemiş üç egzotik parçacık keşfettiklerini açıkladılar. LHC’de çalışmalarını devam ettiren bilim adamları, atılan adımlar ile LHC’nin karanlık maddenin gizeminin çözülmesinde büyük rol oynayacağını düşünüyor.
Yeni bir üç boyutlu harita, 1 milyondan fazla gizli saklı kalmış galaksiyi açığa çıkardı

Minik Macellan Bulutu’nun arkada bulunan ve çember içine alınmış bazı galaksiler ile bir görüntüsü (Bu görüntü, haritanın oluşturulması çalışmalarında kullanıldı.)
Samanyolu Galaksisi’nin komşusu olan iki gök ada olan Macellan Bulutları, Cenup Yarımküre’den çıplak gözle de gözlemlenebilen iki minik gök adadan oluşuyor. Bu iki gök ada, her ne kadar yeryüzünden büyüleyici görünse de arkalarında kalan galaksileri gözlemlememizin önüne geçiyor.
Bilim adamları bu engeli aşarak o bölgede saklı kalan galaksileri görüntülemek için Avrupa Cenup Gözlemevi’nin (ESO) VISTA teleskobundan ve Avustralya’da bulunan GASKAP teleskobundan yararlandı. Elde edilmiş görüntüler suni zeka ve makine öğreniminden yararlanılarak işlendi ve gözlemlenmesi oldukça zorluk derecesi yüksek 1 milyondan fazla galaksinin şimdiye kadarki en detaylı üç boyutlu haritası oluşturulmuş oldu.
Araştırmayı yürüten ekip, elde edilmiş harita yardımıyla oluşturulan evren haritalarında tamamlanmamış bazı kısımların tamamlanabileceğini ve ek olarak bu tür bölgelerin gözlemlenebilmesi için yöntemlerin yol gösterici olabileceğini ifade ediyor.
Dünyanın en kırılgan karanlık madde dedektörü LUX-ZEPLIN’den ilk gözlem neticeleri geldi
Gizemini çözmek için en oldukca emek harcama meydana gelen olgulardan kabul edilen karanlık maddeyi araştırmak için geliştirilen LUX-ZEPLIN deneyinden ilk sonuçlar temmuz ayının ilk günlerinden paylaşıldı.
Meydana gelen ilk 60 günlük operasyon sonucunda elde edilmiş verileri bir yazı yayınlayarak paylaşan araştırma ekibi, hemen hemen karanlık maddeye dair data elde edememiş olsa da araştırma ekibi yürütülen ilk çalışmaların ve elde edilmiş verilerin dedektörün her bir parçasının iyi çalıştığını gösterdiğine işaret ediyor.
Bu veriler tam da bu sebeple oldukça mühim ve 250 kişilik ekipte yer edinen bilim adamları, bu başlangıç adımının pek oldukca bilgiye oluşturulan bir kapı bulunduğunu; gelecek yıllarda dedektörün hassasiyetinin giderek artacağını ve oldukca daha çok veri elde edileceğini belirtiyor.
Dünyadan milyarlarca ışık yılı uzaklıkta ‘kalp atışına benzer’ bir radyo sinyali tespit edildi
Ara sıra uzaydan gelen radyo sinyalleri gündemimiz oluyor. Süratli radyo patlamaları (FRP) olarak adlandırılan ve çoğu zaman milyarlarca ışık yılı uzaklıktan gelen bu oldukca kısa süreli sinyallere geçtiğimiz haftalarda bir yenisi eklendi sadece bu kez bazı farklar vardı.
Kanada Hidrojen Yoğunluğu Haritalama Deneyi ekibindeki bilim adamları, milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiden geldiğini düşündükleri yeni bir FRP keşfettiler. Sadece bu FRP şimdiye kadar keşfedilen tüm öteki FRP’lerden 1000 kat daha uzun ve bununla birlikte yine eden bir ritme haiz.
Araştırmayı yürüten ekipteki bilim adamları bu 3 saniye olmasına karşın önceki FRP’lerden 1000 kat daha uzun devam eden sinyali ve yine eden ritmini bir kalp atışına benzetiyorlar. Bununla birlikte üstün dereceli süresinin yanında bu FRP ile ilk kez yine eden bir sinyale rastlayan bilim adamları, gözlemlerine devam ediyorlar ve bu FRP’nin sinyallerinin uzaklaşmasını gözlemleyerek evrenin gelişme hızı şeklinde bilgilerle ilgili veriler de elde edebileceklerini umuyorlar.
Bununla birlikte şu an için kaynağının nötron yıldızları olduğu kabul edilen bu ‘gizemli sinyallerin’ kaynağına gitmek için de son FRP’nin uzun süresinin ve tertipli ritminin destek olabileceğini ifade ediyorlar.
Andromeda Galaksisi’nin yakınında ‘fosilleşmiş’ bir cüce galaksi ortaya çıkarıldı
Samanyolu Galaksimize en yakın galaksi olan ve çıplak göz ile de görülebilen Andormeda Galaksisi’nin kıyısında oldukça sönük, cüce bir galaksi ortaya çıkarıldı. İlk olarak amatör bir gözlemci olan Giuseppe Donatiello tarafınca keşfedilen, peşinden da bilim adamları tarafınca doğrulanarak duyurulan bu galaksi, Pegasus V olarak adlandırıldı.
Andromeda’nın sınırlarının birazcık haricinde görülen ve artık ‘fosil’ olarak anılmasına neden olacak kadar sönük hale gelmiş bu galaksi, bilim adamları için ümit verici.
Sebebi ise evrende oldukca fazla sönük cüce galaksi bulunduğunun düşünülmesine karşın oldukca azca sayıda gözlemlenebilmeleri. Sönük cüce galaksilerin tespiti mühim bundan dolayı eğer evrende tahmin edildiğinden daha azca sönük galaksi var ise, bu bilim adamları için karanlık maddeyi ve evrene dair bildiklerimizi epey değiştirecek bir durum.
Uzayda başıboş dolaşan ‘uzay çöplerinin’ yaratacağı riskler üstüne eleştiri bir araştırma gerçekleştirildi
Uzay çöpleri her ne kadar şimdiye kadar büyük olaylara sebep olmadığı için gündeme fazla gelmese de geleceğin büyük problemlerinden biri olarak görülüyor. Her geçen gün uzaya gönderilen roketlerin, uyduların ve uzay araçlarının sayısı artıyor. Bu da gelecekte şimdi olduğundan oldukca daha çok uzay çöpünün gezegenimizde bir bölgelere düşeceği anlamına geliyor.
Bu mevzuyu gündeme getiren bir araştırma ekibi, önümüzdeki 10 yıl içinde dünyaya düşen bir uzay çöpünün bir insana zarar vermesinin ya da maddi bir zarar oluşturmasının ihtimalini hesapladı. Bunun için iki değişik yöntem kullanan ekip, bu ihtimali %10 olarak belirledi.
İlk bakışta %10 düşük küçük bir ihtimal şeklinde görünse de, bilim adamları aslen bu oranın asla göz ardı edilmemesi ihtiyaç duyulan bir soruna işaret ettiğini belirtiyor.
Gösterilen rapor ile ilgili olarak dikkat çekilen bir öteki nokta ise uzay çöplerinin sorumluluğunun ve cezai uygulamaların işleyişi ile ilgili. Aslen pek oldukca ülkenin dahil olduğu, 1967 senesinde imzalanan ve halen uzay hukukunun temelini oluşturan Dış Uzay Anlaşması’na (OST) bakılırsa, düşen bir uzay çöpünün sorumlusu, söz mevzusu çöpün kaynağını fırlatan ülkenin hükümeti. Fırlatmayı icra eden hususi bir şirket olsa bile sorumlular direkt o ülkelerin hükümetleri.
Fakat bu antak kalma günümüzde bazı sual işaretlerini getiriyor. Mesela ABD’de SpaceX’in ürettiği bir roket, Türkiye’de üretilen bir uyduyu Meksika’dan uzaya fırlatabiliyor. Bu durumda anlaşmaya bakılırsa görevli aslen Meksika mesela, sadece sual işaretleri var bundan dolayı görevli sayısı artmış durumda ve artık eskiden olduğu şeklinde fırlatmayı icra eden, yaptıran aynı ülkede değil.
İşte bu sebeplerle ve devamlı artan uzay çöplerinin oluşturduğu riskler sebebiyle araştırma ekibi mevzunun gündeme gelmiş olarak lüzumlu önlemlerin ve düzenlemelerin yapılması gerektiğine vurgu yapıyor.
Rusya, Internasyonal Uzay İstasyonu’ndan 2024 senesinde ayrılacağını açıkladı: kendi istasyonunu kuracak
Rusya’nın Internasyonal Uzay İstasyonu’ndan (ISS) ayrılacağı uzun süreden beri konuşulan bir durumdu ve geçtiğimiz günlerde Roscosmos’dan resmi açıklama geldi. Rusya’nın uzay ajansı Roscosmos, 2024 sonrasında artık ISS’de yer almayacaklarını belirtti.
Bu durumun arkasında Rusya’nın ISS’nin artık güvenli olmadığı ve görevleri yerine getirecek donanımda, sağlamlıkta olmadığı açıklamaları şeklinde gerekçeler var. Fakat bir taraftan bilhassa Ukrayna – Rusya savaşı sonrası gerilen atmosfer de bu mevzuda etkili oldu. Hatta gene geçtiğimiz günlerde Rusya’nın ISS’yi bir nevi propaganda aracı olarak kullanımı münakaşa yarattı.
Sadece her ne kadar savaş için propaganda amaçlı açıklamalar devam etse de bir taraftan ISS’deki bilim adamları ortak çalışmalarına devam ediyorlar. Bu da iki taraflı bir belirsizlik yaratıyor. Rusya’nın ISS’den ayrılmaya yönelik açıklamaları ise öteki ülkelerin uzay ajansları tarafınca kışkırtma ve tehdit olarak yorumlanıyor.
Gelen son açıklamalar ise 2024 sonrasında Rusya’nın artık ISS’de olamayacağını gösterirken bununla birlikte ülkenin 2028 şeklinde erken bir dönemde direkt kendi uzay istasyonuna geçiş yapacağını ifade ediyor. Sadece işlerin pek de öyleki olmayacağına yönelik pek oldukca uzman görüşü de mevcut.
Çin’den uzay emekleri alanında pek oldukca yeni haber geliyor: NASA, Çin’i ‘Ay’ı ele geçirmeye emek harcama ihtimali var’ şeklinde argümanlarla suçluyor
Çin son yıllarda uzay çalışmalarında en oldukca yol alan ülkelerden biri. Geçtiğimiz ay içinde Mars’ın tamamının detaylı bir haritası oluşturularak Çin Ulusal Uzay İdaresi tarafınca paylaşıldı. Haritalama işlemini gerçekleştiren Tianwen-1 uydusu; bu işlemi bir yıl süresince toplamış olduğu görüntüler ile yapmış oldu.
Ek olarak gene geçtiğimiz ay içinde Pekin Teknoloji Enstitüsü tarafınca yürütülen yeni bir projeye başlandı. Bu projenin amacı ise 20’den fazla büyük radar anteni ile Dünya’ya yaklaşan asteroitlerin risklerini hesaplamak. Proje ile Dünya’nın etrafındaki 150 milyon kilometrelik bir alanın taranması ve bu bölgede bulunan asteroitlerin incelenerek risk hesaplamalarının yapılması planlanıyor.
Bu türden büyük projeler yürüten Çin, uzay emekleri alanında ABD ve Rusya şeklinde ülkelerle denk emekler halletmeye başladığını arka arkaya kanıtlıyor. Sadece bilhassa Ay ile ilgili projeler ülkeyi hedef haline getiriyor.
NASA yöneticisi Bill Nelson, geçtiğimiz haftalarda yapmış olduğu bir açıklama ile Çin’in Ay üstünde iyelik iddia edebileceğini ve öteki ülkelerin araştırmalarını kısıtlayabileceğini söylemiş oldu. Herhangi bir geçerli dayanağı olmayan bu açıklamayı Çin kınadı ve bu şekilde bir durumun olamayacağını söylemiş oldu. Sadece tek başına Nelson’ın açıklaması bile uzay araştırmalarında gerilimin bir halde var bulunduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor.
Pentagon, UFO’ları araştırmak için yeni bir ofis kurdu
Pentagon tarafınca doğrulanan ve UFO ya da güncel adıyla UAP (tanımlanamayan sema fenomeni) görüntüleri ile ilgili araştırmalar uzun süreden beri devam ediyor. Sayfalarca rapor, uzman görüşleri ve çalışmalara karşın ‘ne işe yaradığını bilmiyoruz’dan başka açıklama getirilemeyen UAP’lar için haziran ayında açıklama icra eden NASA bir ekip kuracağını belirtmişti.
Pentagon da ne işe yaradığını bir türlü çözemedikleri bu ‘gizemli’ fenomeni araştırmak için yeni bir ofis kuracağını açıkladı. İstihbarat ve Güvenlik Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı bünyesinde kurulan ekibe yönelik açıklamada ”askeri tesisler, operasyon alanları, eğitim alanları, hususi kullanım hava sahası ve öteki alanlarda, üstünde yada yakınında bulunan nesneleri tespit etme, tanımlama ve ilişkilendirme çabalarını koordine edeceği’ bilgisi paylaşıldı.
”All-domain Anomaly Resolution Office” (AARO) adı verilen ofis, tanımlanamayan ve hem havada hem de suda görülen bu belirsiz fenomenleri detaylı inceleyecek.