Tesla’nın Ölüm Işını Nedir? Kullanılırsa Ne Olur?

Nikola Tesla, günümüzde her ne kadar alternatif akım mucidi olarak tanınıyor olsa da yaşamı süresince pek oldukça ilgi çekici buluş üstünde emek harcamalar yürütmüştü. Tesla’nın buluş ettiğini söylediği ve büyük bir güç olarak görülen ‘ölüm ışını’ ise emekleri içinde en dikkat çekenlerden biri.  

Tesla, kendisinin ‘Teleforce’ olarak adlandırdığı bu sözde icadıyla ilgili iddialarını öldüğü güne kadar sürdürdü. Peki hakikaten de ölüm ışını var mı? Tesla’nın iddialarına bakılırsa bir uçakları kilometrelerce öteden hiçbir saldırı izi olmadan düşürebilecek ölüm ışını tam olarak ne? Gelin beraber bakalım. 

Tesla’nın ölüm ışını nedir?  

1920 – 1930 yılları aralığında Nikola Tesla, Guglielmo Marconi, Edwin R. Scott ve oldukça sayıda mühim icat eden büyük bir iddia ortaya attı. Mucitlerin iddialarına bakılırsa buldukları ölüm ışınıyla savaşı sonsuza dek bitirmeyi ve orduların gözünü korkutmayı hedefliyorlardı. Sadece durum pek de öyleki olmadı. Ölüm ışını ya da Tesla’nın deyimiyle ‘teleforce’un enerjisini duyan tüm ordular, bu silahı üretmek için çalışmalara başladı. Hatta birçoğu Tesla’nın taslak çizimlerini kullanarak ölüm ışınını hayata geçirmeyi denedi şundan dolayı bu kimin eline geçerse geçsin oldukça büyük bir güç demekti. Ölüm ışını; parçacık ışınları tek bir noktaya yönlendiren elektromanyetik bir tabanca olarak geçiyordu. Bu da yüzlerce metre öteden büyük yıkımlar yaratabileceği ve hatta uçakları düşürebileceği anlamına geliyordu. 

Tesla’nın bu kimsenin fark etmeden kullanabileceği bu silahı hakikaten buluş ettiğine dair hiçbir kanıt yok sadece ölümünün peşinden FBI’ın Tesla’nın çalışmalarına el koyduğu biliniyor. Başta Japonya ve Almanya dahil olmak suretiyle birçok ülke bu silahı üretebilmek için milyarlarca dolar harcadı sadece silahı üretmek mümkün olmadı. Tesla ise“Benim bu icadım, sözde ‘ölüm ışınlarını’ kullanmıyor. Işınlar, lüzumlu miktarlarda üretilemedikleri ve mesafe ile yoğunlukları hızla azaldığı için uygulanabilir değildir” demişti. Tesla’nın bu sözleri de aslen bilim adamlarının ölüm ışınını kullanabilme çabalarının boş bir çaba bulunduğunu kanıtlıyordu.  

Tesla’nın ölüm ışını üretilemeyince alternatif fikirler ortaya atıldı 

Tesla’nın bu kitlelere hastalık yayabilecek ve hatta öldürebilecek ölüm ışını projesinden vazgeçilmesinin peşinden yeni alternatif fikirler ortaya atıldı. Bu fikirlerden ilki mikrodalga ışınlarını bir noktaya uzun bir süre göndermek oldu. Kafesteki bir tavşanı metrelerce uzaktan mikrodalga ışınlarıyla 10 dakika içinde öldürmeyi başarsalar da ışınların uzun bir süre aynı noktaya yoğunlaştırılmasının gereksiz bir uğraş olduğu kabul görmüş oldu.

İnsanlığın Tesla’yı haklı çıkartmak için çabalarının lazer silahları ve aynı sesi devamlı olarak yine eden sonik silahlar benzer biçimde pek oldukça örneği Tesla’nın ölümünün peşinden buluş edildi. Bilhassa sonik silahlar şu anda Amerikan polisi tarafınca toplumdaki çatışmaları engellemek için kullanılsa da, tam olarak Tesla’nın ölüm ışını benzer biçimde bir silahın geliştirilmesi mümkün olmadı.

Peki Tesla’nın ölüm ışınına benzer bir tabanca kullanılırsa ne olur? 

Ölüm ışını yada benzer bir tabanca kullanıldığında bu insanlarda mide bulantısı, kusma, kulak çınlaması benzer biçimde minik semptomların yanı sıra kan kusma, titreme, bayılma ve oldukça sayıda insanoğlunun ölümü benzer biçimde büyük sonuçlar da doğurabilir. Her ne kadar ölüm ışınının buluş edilmiş olduğu kanıtlanmış bir durum olmasa da Havana sendromu adında olan hastalığın benzer bir silahla yayılmış olabileceği iddia ediliyor. İlk olarak ABD ve Küba arasındaki ilişkilerin düzelmesiyle Küba’nın başkenti Havana’da oluşturulan ABD Büyükelçiliği’nden bir diplomatın 2015 yıllarında garip bir hastalığa yakalanmasıyla ortaya çıktı. 

Bir süre sonrasında kulak çınlaması, titreme, kan kusma, zihin bulanıklığı, halsizlik ve mide bulantısı semptomlarıyla ortaya çıkan hastalık tüm dünyaya yayıldı. Vakaların ilk olarak Küba’yla ABD arasındaki ilişkilerin yeni yeni düzelmeye başlamasıyla Küba’nın ihtimaller içinde bir saldırısı ihtimali üstünde durulsa da Küba halkında da benzer semptomlar ortaya çıkmasının peşinden Küba üstündeki suçlamalar azaldı. Havana sendromuna sebep olanın bir elektromanyetik tabanca mı olduğu tam olarak hiçbir süre kesinleştirilemedi. Semptomları her ne kadar bizi fena senaryolara itiyor olsa da uzun araştırmalar sonucu bilim adamları hastaların birçoğunun ‘kitlesel histeri’ emareleri gösterdiğini açıkladı.  

Tüm araştırmalara karşın hastaların birçoğu kitlesel histeri septomları gösteriyor olsa da azınlık bir grubun bu tanıma uymadığı görüldü. Bu sebeple Havana sendromunun ne sebeple ortaya çıkmış olduğu ve hastalığa neyin sebep olduğu hala kesinleştirilemedi.