DÜNYA

Enes Kara Baskılara Dayanamayıp İntihar Etti

İçinde bulunduğumuz devrin ülkenin gençleri üstünde nasıl etkisinde bırakır bıraktığını gözler önüne seren ve hepimizi üzen bir vaka yaşandı. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi talebesi Enes Kara, yaşamış olduğu baskılar, gelecek kaygısı ve umutsuzluk yüzünden intihar etti.

Enes Kara, hemen hemen 19 yaşlarında ve hayata yeni adım atmış genç bir üniversite öğrencisiydi. Bu ülke topraklarında yaşayan gençlerin pek çoğunluğu gibi türlü baskılarla, istemediği bir hayata ve umudunun olmadığı bir geleceğe sürüklendiği bir ömrü oldu. Tüm bunların yükünü taşıyamayan Enes, arkasında bir video ve not bırakarak yaşamına son verdi.

Okumuş olduğu bölümün, kalmış olduğu cemaat yurdunun ve onu istmediği bir hayata zorlayan aile baskısının bizlere hem Enes’in ölümü hem de ülkemizdeki gençlerin hayata bakışı hakkında söylediği oldukça şey var. Enes bunu bıraktığı notta ‘Yaşama sevincim kalmadı’ diyerek anlatmayı seçmiş.

‘İnternette azcık araştırırsan azca buçuk anlarsın doktorların durumunu’

doktorlara şiddet

Enes’in geride bıraktığı notta en oldukça değindiği konulardan biri, okumuş olduğu bölüm olan tıp ve doktorluk mesleği. Son dönemde devletimizde yaşanmış olan büyük hekim göçü, karşılaşılan sertlik olaylarının artması, fena emek verme koşulları, maaşlar… Bunlar her biri, heyecanla okuması ihtiyaç duyulan bu kısmı Enes için bir umutsuzluk yuvasına çevirmiş. 

Enes kısmı ile ilgili düşüncelerini bıraktığı notun bir kısmında şu sözlerle anlatmış;

”Hadi daha kolay bir üniye geçtim mezun olunca tus var köpek benzer biçimde çalışman gerekiyor hadi ona da çalıştım sonrasında asistan oluyorsun ve mobbinge maruz kalıyorsun, uzun sürelerde sıkça nöbet tutuyorsun, psikolojik-fiziksel şiddete maruz kalabiliyorsun daha da uzar kısacası insancıl şartlarda çalışamıyorsun, gençliğini çürütmenin, emeklerinin karşılığını alamıyorsun ve problemler uzman olunca da bitmiyor bitse bile hayatımın önümdeki 10 yılına karşılık ediyor bu süre, aldığın maaş da 8k falan hadi 10 olsun yoksulluk sınırını bile geçemiyor.

”Bu ilk sorundu bir de akrabalarım var”

Enes’in ‘yaşama sevincini’ alıp götürmüş olan şeylerden biri de aile baskısı olmuş. Toplumumuzun en acı gerçeklerinden önde gelen ve ne yazık ki kabul edilmesi de aynı oranda zorluk derecesi yüksek bir mevzu başlığı, aile baskısı. Hele de bu baskı bir gencin yaşamına son vermesine tesir ettiyse. Ne yazık ki Enes de bunu yaşamış. Ailesinin onu istemediği bir hayata zorlaması, geleceğe dair kendi hayallerini kurmasının önüne geçmesi, hemen hemen 19 yaşlarında ona altından kalkılması zor bir umutsuzluk yüklemiş.

Enes, ailesiyle ilgili durumu da şu şekilde anlatmış;

”Bu ilk sorundu bir de akrabalarım var. Ben ortalama 11. sınıftan beri müslüman değilim ailemse tam tersi Türkiye’deki en yobaz ailelerden biri. En basitinden dayım 10 senelik sevgilisi ile sırf saçı açık diye evlenememişti. Şu an onların diretmesiyle cemaat yurdunda kalıyorum kalıyorum. Lisede ve ortaokulda gene bu şekilde medreselere sıkça geliyordum bazı tatillerde yatılı kalıyordum. O zamanlar da istemiyordum fakat akrabalarım zorluyordu ve haftada 1-2 gün geliyordum ya da yılda 1-2 hafta yatılı kalıyordum çok da fazla zor değildi bir de en fazla üniversiteye kadar gelirim esasen diye düşünüyordum. Burda zaman namazları mecburi. Cemaat şeklinde kılıyoruz namazdan sonrasında ders var vs. 30dk sürüyor ortalama her zaman, günlük 1 saat burda olan kitaplardan okuman mecburi haftanın 3 günü cemaat dersine katılman mecburi yiyecekleri gene öğrenciler yapıyor, haftanın 1 günü temizliği gene biz yapıyoruz. Sabah namazıyla uyanıyorum, okula gidiyorum geliyorum, akşam namazı, yiyecek, okuma, yatsı namazı, cemaat dersi sonrasında saat 10 esasen ertesi gün yine 6.30 benzer biçimde yine namaza uyanıyorum. Pazartesileri bu şekilde , öteki günler de cemaat dersi yok bir tek 8d e özgür oluyorum,hafta sonu da benzer gene 3 saat benzer biçimde vir şey kalıyor ve kalan zamanda adam akıllı ders de çalışamıyorum bundan dolayı ruhsal olarak bitkin oluyorum. Bu 2 problemi ayrı ayrı düşününce aslına bakarsak katlanalamayacak şeyler değil fakat bu tarz şeyleri birleştirince tüm yaşama sevincimi alıyor, özgür hissetmiyorum kendimi 24 saatten kendime ayırabildiğim 3 saat falan. Buna ek olarak dönem sonlarında okuma programı oluyor 1 hafta süresince sabahtan akşama kadar burdaki kitaplardan okuyorsun telefonuna falan da el koyuyorlar. Bir düşün bir dönem buna katlanıyorsun sonrasında ara dinlence diye seviniyorsun fakat yok zorla okuma programı var. Yazarken bile fena oluyorum. Her günüm stresle geçiyor, saçım dökülüyor arada beyazlar var (bir süredir okulu saldığım için eskisi benzer biçimde değil gerçi artık). 19 yaşımı asla bu şekilde hayal etmemiştim.”

Cemaat yurtları, gençlerin özgürlüklerini yok ediyor



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.