DÜNYA

Toksik Boyuta Ulaşan Mükemmelliyetçilik Nedir?

Her insanın hayatta minimum bir kere, bir mevzunun üstüne aşırı düşmüş olduğu olmuştur. Sadece bazı insanoğlu, saplantılı şekilde devamlı her şeyi muhteşem yapmak isteyebiliyor ve bu durum toksik bir hal alıyor. Peki nedir bu toksik mükemmelliyetçilik?

Mükemmelliyetçi olan bir çok insan, kendisinden ve çevresinden hep daha yüksek bir performans bekleyebiliyor. Bir çok süre da bunlar, gerçekçi olmayan beklentiler oluyor. 

Dozunda mükemmelliyetçilik, iş yaşamında kişiye başarı getirirken, bunun aşırı, şu demek oluyor ki toksik bir boyuta yetişmesi, ferdin kendisine ve çevresindekilere zarar verebiliyor. Bundan dolayı bu insanoğlu için artık bir şeyi muhteşem yapmak değil, mükemmelliyetçiliğin kendisi hedef haline gelebiliyor. O süre gelin, bu insanların özelliklerine bir bakalım. 

Toksik mükemmelliyetçilik, kişinin hedeflerinin dış koşullar tarafınca belirlenmesine yol açıyor.

Toksik Mükemmelliyetçilik

Kanadalı psikologların yapmış olduğu uzun soluklu bir araştırmaya gore mükemmelliyetçiliğin sağlıklı olanı, kişinin kendisine başarabileceği gerçekçi hedefler koyması, kendini geliştirmeye istekli olması ve yaşıtlarıyla aşırıya kaçmayacak şekilde rekabet etmesiyle ilişkilidir. Kısaca bu durumun daha sağlıklısı, bir topluluk içinde kişinin diğerleriyle çözüm odaklı kontakt kurmasına yol açabiliyor.  

Sadece işler ters gittiğinde, bu durum negatif sonuçlar doğuruyor. Ne şekilde mi? İngiltere’deki Bath Üniversitesinde meydana getirilen bir çalışmada, toksik mükemmelliyetçiliğin resmen bir moda olacak kadar arttığı tespit edildi. Hatta araştırmacılar bu yükselişin, toplumsal medyayla bağlantılı olabileceğini öne sürüyor. Bundan dolayı orada insanoğlu, hayatlarını olduğundan daha değişik ve daha güzel gösterme çabası güdebiliyor.

Bu da diğerlerinin, 7/24 kendilerinden daha muhteşem bulunduğunu düşündükleri bir yaşamı, dijital ekrandan seyredip ‘en iyisi olma’ baskısı hissetmelerine yol açıyor. Hatta araştırmacılar bu biçim bir zihniyetin, depresyona, aşırı kaygıya ve intihara yol açabileceğini söylüyor. 

Toksik mükemmelliyetçilik

Bu durumdan muzdarip kişiler, dış çevrede meydana gelen her şeyin baskısını ve endişesini üzerlerinde hissedebiliyor. Aslına bakarsak bir nevi; her şahıs, vaka, durum ve nesne onları daha iyisini yapmak adına harekete geçirmeye yetebiliyor. Bundan dolayı bu bireylerin bilinçaltında, ”ya bunu başaramazsam”, ”ya yetersiz kalırsam” şeklinde fikir kalıpları yatıyor. Keza bu yetersizlik ve başarısızlık endişesinin arka planında da kimsenin bilmediği gizli saklı bir reddedilme korkusu bulunduğunu söyleyebiliriz.

Bu kişiler, hayatla ilgili gerçekçi düşüncelere ve hedeflere de haiz değildir. Neden mi? Bundan dolayı kendileri için değil, başkalarının gözündeki ”muhteşem imaja” bürünebilmek için yaşarlar. Bu durum da kişiliklerinden ve karakterlerinden bir çok kez taviz vererek başkalarının beğenilerine, isteklerine yönelik bir kimlik inşa etmelerini sağlar diyebiliriz. Velhasıl bu davranışın altında da yanlış bir inanç yatıyor; o da bu kişilerin hayatta her sözün, davranışın ve eylemin muhteşem olacağına/olması gerektiğine inanıyor olmasıdır.

Bu kişilerin en dikkat çekici özelliği ise eleştirilmeye karşı aşırı kırılgan ve tahammülsüz olmaları.

Narsisizm

Bu kişiler bir çok süre kendi kusurlarını aslına bakarsak kendilerinde değil, başkalarında olan bir eksiklikmiş benzer biçimde algılayabiliyor. Kısaca kendilerinde noksan olan, geliştirmeleri ihtiyaç duyulan yanlarını kabul etmek yerine karşılarındaki kişiye, bunu onların yetersizliğiymiş benzer biçimde yansıtıyorlar. Bu insanoğlu hem hususi ilişkilerini hem de iş ilişkilerini yürütmekte zorlanabiliyor. Bir kere en önemlisi; bu bireyler, hiçbir şekilde eleştiri kabul etmedikleri için diğerlerinin kendilerine yönelik olan eleştirilerini bir tehdit benzer biçimde algılayabiliyor. Böylece o insanoğlu onların gözünde potansiyel düşmanlara dönüşebiliyor.

Bu kişiler hiçbir şekilde olumsuzluğa gelemiyor. Bundan dolayı her mevzudan, pozitif yönde bir netice elde edebilmek için insanüstü bir çaba sarf edebiliyorlar. Ek olarak yaptıkları işin dış çevre tarafınca onaylanması, onlara doğru yolda olduklarını hissettiriyor. Aksi takdirde dışarıdan tepki alamadıklarında daha oldukça performans gösterip daha oldukça insanoğlunun gözüne girmeye çalışabiliyorlar. Bu çaba da yukarıda bahsettiğimiz benzer biçimde, iç dünyalarında yoğun bir yetersizlik duygusu ile savaşım etmelerinden kaynaklanıyor.

Ulaşılmaz hedefler belirlersen, kendini gerçekleştiren kehanete yakalanman pek de zor olmaz.

Toksik mükemmelliyetçilik örneğini bulabileceğiniz bir film: Siyah Kuğu

Aslına bakarsanız bu kişiler, başarısız olmaktan öylesine korkuyor ki kendilerine esasen ulaşamayacakları hedefler koyup bu korkularını doğrulamış oluyor. Bu durum da bir süre sonra kişilerin tükenmiş ve bitkin hissetmelerine yol açıyor. Pozitif bir netice elde etmek için oldukça çalışmak, arada bir kişinin durup dinlenmesini gerektirir şundan dolayı sonrasında tekrardan çalışacak enerjiyi kendisinde böylece bulabilir.

Sadece bu sorundan muzdarip bireyler, asla ara vermeden çalışmış oldukları için enerjileri bir yerden sonrasında tükeniyor ve başarısız olmaları kaçınılmaz oluyor. Bu insanların, ”ya hep ya asla” mantığından vazgeçip hayata kimi zaman orta yollu-ölçülü bir çizgiden bakmayı da öğrenmeleri gerekiyor.

Ya hep ya hiç

Ek olarak bu bireyler, olayları aşırı genelleme yapmak benzer biçimde bazı toksik özelliklere haiz oldukları için dünyadaki gri penceleri de göremiyorlar. Böylece bu kişiler, toplumsal çevreleri tarafınca ”katı ve değişmez” tutumdaki insanoğlu olarak adlandırılabiliyor. Bu özellikleri de onların sosyalleşirken, diğerleriyle girdikleri diyaloglarda tartışmalar yaşayıp yalnızlaşmalarına yol açabiliyor. Psikologlara gore bu kişilerin, kendileriyle ilgili bir farkındalık kazanmaya gereksinimleri var.

Uzmanlar onların, yaptıkları işlerde oldukça büyük başarılar elde edemeseler bile gene de kendilerini takdir etmeyi bilmeleri icap ettiğini söylüyor. Ek olarak terapistlere gore, kendilerinden ve yaşamdan beklentilerini düşürmeleri, stresten, üzüntüden ve endişeden uzaklaşmalarına destek olabiliyor. O nedenle bu kişilerin, tertipli ruhsal terapi almalarında yarar bulunduğunu söyleyebiliriz. 

İLGİLİ HABER

Toplumsal Medyada “En Muhteşem Benim” Yarışına Girip Yalan Hayatlar Sunanların Psikolojisi: Ördek Sendromu



İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Please allow ads on our site

Looks like you're using an ad blocker. We rely on advertising to help fund our site.