Antik Mısır Tarihinin En Kuvvetli Kadını: Nefertiti Kimdir?

İnsanlık zamanı savaşlarla kurulu olduğundan bu seviye erkek egemen bir cemiyet doğurmuştur. Sadece erkeklerin baskın olduğu on binlerce senelik insanlık tarihinde bile pek oldukça kadın ortaya çıkmış ve bugün bile adı anılacak mühim birer figür haline gelmişlerdir. Bunlardan bir tanesi olan Nefertiti adını hepimiz duymuştur. Antik Mısır kraliçesi olan Nefertiti, oldukça parlak zeka bir kadındı fakat daha da önemlisi oldukça fakat oldukça güzeldi.

Nefertiti’nin güzelliğinin bu kadar öne çıkmasının sebebi olayların günümüzden binlerce yıl ilkin yaşanıyor olması. Bu şekilde güzel bir kadın karşısındakini kolayca etkileyebildiği benzer biçimde bununla birlikte oldukça parlak zeka olduğu benzer biçimde kimi zaman esrarengiz güçlere haiz olduğu bile düşünülüyordu. Sonu kati olarak bilinmiyor sadece maalesef pek de mutlu bir son olmadığı düşünülüyor. Gelin Nefertiti kimdir birazcık daha yakından bakalım ve onu tarihin en meşhur kadınlarından biri icra eden olayları görelim.

Nefertiti kimdir? Esrarengiz elleriyle Mısır’a gelen genç prenses:

Gerçek adı Tadukhepa olan Nefertiti’nin 14. yüzyılda yaşamış olduğu ve öldüğü biliniyor sadece kati olmamakla beraber doğum tarihinin 1370 olduğu düşünülüyor. Tadukhepa’nın nereden geldiği, nereli olduğu, ailesinin kim olduğu benzer biçimde detaylar hakkında kati bir informasyon vermek söz mevzusu değil sadece günümüze kadar gelen bazı teorilerin doğru bulunduğunu kabul edebiliriz.

Bugünün Suriye topraklarında bulunan Mitanni adlı bir devletin kralının Tadukhepa adlı kızının şifalı ellere haiz olduğu düşünülüyordu. Komşu devlet Mısır’ın firavunu III. Amenhotep bigün hastalanınca genç prenses dostluk ilişkilerini pekiştirmek için onu iyileştirmeye gitti. Her insanın görünce fanatik kalmış olduğu bu genç prenses, ileride firavun olacak IV. Amenhotep ile evlendirildi. 

Tadukhepa’nın güzelliği o şekilde büyüleyiciydi ki Mısır dilinde ‘güzel geldi’ anlamına gelen Nefertiti adını aldı. IV. Amenhotep da tahta çıkınca Akhenaton adını almıştır. Akhenaton ve Nefertiti içinde tutku dolu bir aşk yaşanmaktaydı. Firavun esasen tanrılardan bir tanesi olarak kabul edilmiş olduğu için onun eşi olan kraliçe de tanrıça olarak kabul ediliyordu. Nefertiti, bu inanışın hakkını veriyordu. 

Nefertiti, yeni bir dini yapının temellerini atıyor:

Akhenaton periyodu Mısır’ını anlamadan Nefertiti’nin nasıl bu kadar mühim bulunduğunu idrak etmek birazcık zor olacaktır. Antik Mısır’da oldukça tanrılı bir din anlayışı vardı. Bu anlayışa bağlı olarak pek oldukça değişik mabet ve her tapınağın da pek oldukça rahibi vardı. Firavun bu tanrılardan biriydi sadece en güçlüsü değildi. Bu durum Akhenaton döneminde değişim göstermeye başladı.

Akhenaton saltanatının beşinci senesinde ana tanrı Aton, firavun Akhenaton ve onun eşi Nefertiti’den oluşan bir tek tanrılı din anlayışı ortaya çıkmaya ve güçlenmeye başladı. Bu durum öteki mabet rahiplerini rahatsız ediyordu zira onların zenginliği, sözde tanrılara adanan adaklardan geliyordu. Bu yeni din anlayışının temellerini atan ve güçlendiren Nefertiti, herkesi etkileyebiliyordu.

Nefertiti’nin diz çöktüren güzelliği:

Nefertiti hakkında yalan yanlış pek oldukça efsaneden anlatmak mümkün. Tüm bu efsanelerin değişmez noktası ise onun güzelliği. Nefertiti oldukça fakat oldukça güzel bir kadındı, üstelik bu güzelliğini kullanmayı biliyordu. Esasen bir kral kızı olduğundan iyi eğitim almıştı, eğitimle pekiştirdiği zekası, hırsı ve tutkuları; onu karşılaşmış olduğu herkesi etkileyecek bir güç haline getiriyordu.

Nefertiti, karşısındaki erkeklerle bilhassa kısık sesle konuşuyordu. Bu durum, en kuvvetli erkeklerin bile ister istemez onu duymak için karşısında eğilmelerine neden oluyordu. Esasen güzelliği ile etkilenmiş olan erkekler, hafifçe bir eğilmeyle bile ister istemez esrarengiz bir tesir hissediyorlardı. Akıllı ve eğitimli bir kadın olduğundan dilinden dökülen sözler de son aşama anlamlıydı.

Nefertiti güçlüydü ve bu gücün farkındaydı. Bir tanrıyla evlenerek bir tanrıça olmak istiyordu. Hatta başına gelen her şeyin bu hırsı yüzünden tanrıların ona verdiği cezalar olarak görüyordu. Gene de durmuyor, hem eşi firavunu hem de etrafındaki herkesi tesiri altına alarak Antik Mısır’da o güne kadar görülmemiş reformlara imza atıyordu. Haliyle düşmanlarının sayısı da her geçen gün artıyordu.

Nefertiti’nin hazin sonu:

Açıkçası Nefertiti’nin hakikaten hazin bir sonu olduğu mevzusunda da elimizde kati bilgiler yok. Sadece o devrin hikayeleri incelenmiş olduğu süre ve yapmış olduğu reformist hareketler sebebiyle bilhassa öteki mabet rahiplerini karşısına aldığını düşünürsek öldürüldüğünü kati olarak söyleyebiliriz. Bir rivayete gore ise Akhenaton’dan ayrılmış ve Thebes’te rahat bir emeklilik sürmüştür. Fakat bu rivayetin gerçek olmadığı artık biliniyor.

Nefertiti ile Akhenaton’un tam altı evladı olmuştur. Sadece hiçbiri geleceğin firavunu olacak bir varis doğrusu erkek değildi. Hem halk hem de Nefertiti bu durumun tanrıların cezası bulunduğunu düşünüyorlardı. Akhenaton bir kez daha evliliğe ilk adımını attı ve o evliliğinden ondan sonra Tutankamon adı ile tahta çıkarak lanetiyle bugün bile adından söz ettiren bir erkek evladı oldu.

Mısır’da yer edinen Krallar Vadisi’nde, üç tane mumya bulunmuş oldu. Bu mumyalar isimsizdi. Kolu kopmuş olan bir tanesi uzmanların dikkatini çekti. 30’lu yaşlarda olan bu kadın mumyanın kulağında iki tane küpe deliği vardı. O dönemde bu tür küpeleri yalnızca Nefertiti’nin taktığı bilinmiş olduğu için bu isimsiz mumyanın Nefertiti’ye ilişkin olduğu düşünüldü. Ayrıntılar ise tüyler ürpertici.

Nefertiti’ye ilişkin olduğu kabul edilen mumya, başına sert bir cisimle vurularak öldürülmüştü. O dönem için düzgüsel bir durum sadece incelemelere gore ölüsü bile rahat bırakılmamıştı. Mumyanın yüzünde ve ağzında sonradan yapıldığı belli olan ağır hasarlar vardı. Gömüt soyguncuları Nefertiti’nin öteki dünyada şanını gösterecek eşyaları çalmış ve daha da kötüsü onun yüzünü parçalayarak tanrıların onu tanımamasını, ağzını parçalayarak da tanrılara adını söyleyememesini istemişlerdi. Nefertiti’nin boşlukta gezen mutsuz bir ruh olmasının istenmesi düşüncesi o dönem için bile son aşama sert bir tavır. 

Nefertiti büstü ve Mona Lisa benzerliği:

Akhenaton’un başkent kurduğu bölgede 1912 senesinde meydana getirilen kazılarda Alman kazıbilimci Ludvig Brochardt bir büst buldu. Büstten o denli etkilendi ki kayıtlara önemsiz bir nesne olarak kaydederek büstü Almanya’ya kaçırdı. Bu önemsiz nesne, Nefertiti’nin bugün hepimiz tarafınca malum büstüydü. Büst ondan sonra Berlin’deki Mısır Müzesi’ne armağan edilmiştir.

Meşhur Mısırlı heykeltıraş Thutmose tarafınca binlerce yıl ilkin yapılmış olmasına karşın Nefertiti büstü onun güzelliğini ve etkileyiciliğini tüm detaylarıyla yansıtmaktadır. Adolf Hitler’in bile fanatik kalmış olduğu söylenen bu büstte Nefertiti; güneş yanığı bir tene, kazılı bir başa, kırmızı dudaklara ve çıkık elmacık kemiklerine haizdir. Daha da önemlisi, yüz ifadesinden hangi duyguyu yansıttığı tam olarak anlaşılmamaktadır.

Yüz ifadesinden hangi duyguyu yansıttığı belli olmayan öteki bir mühim yaratı olan Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa tablosu ile bu yüzden büyük bir benzerlik taşımış olduğu düşünülür. Nefertiti kuvvetli bir kadın olmasına karşın devamlı tanrıların onu cezalandırdığını düşündüğü için tam olarak mutlu olamadığı bir yüz ifadesine haizdir. Mona Lisa ise neden bu şekilde bilmiyoruz. Sadece Nefertiti büstü bunu bir heykel üstünden anlatabildiği için oldukça daha kıymetli kabul edilir.

Antik Mısır’ın ve hatta dünyanın en kuvvetli kadın figürlerinden bir tanesi olan Nefertiti kimdir sorusunu yanıtlayarak hakkında malum mühim detaylardan bahsettik. Nefertiti ve tarihteki öteki kuvvetli kadın figürler ile alakalı düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.